Soli Özel Habertürk Gazetesi

Yas

Yarın, içinden geçtiğimiz günlerin tarihi yazıldığında Suruç’taki katliamın ardından hükümetin bir yas ilan etmemesi herhalde iktidarın hatalar zincirine eklenmiş bir halka diye görülecektir. Bu...

22 Temmuz 2015 | 251 okunma

Yarın, içinden geçtiğimiz günlerin tarihi yazıldığında Suruç’taki katliamın ardından hükümetin bir yas ilan etmemesi herhalde iktidarın hatalar zincirine eklenmiş bir halka diye görülecektir. Bu yalnızca ölen gençlerin fotoğraflarında gördüğümüz ışıltılı yüzleri, insanı saran gülümseyişleri ve apaçık belirgin iyi niyetlerinin bu saygı adımını hak etmesinden dolayı değil.
Dünkü olayla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin toprakları geri döndürülmesi zor bir şekilde Suriye iç savaşının içine çekildi. Daha doğrusu dünkü analizinde Ruşen Çakır’ın vurguladığı gibi “Örgüt geniş bir kitle tabanına, yaygın bir örgütlenme ağına sahip olduğu Türkiye’yi de artık bir savaş alanı olarak ilan etmişe benziyor.”
Böyle bir durumda ilan edilecek bir yas, Başbakan Davutoğlu’nun çok arzuladığını söylediği bir bütünleşme duygusunu yaratabilmek açısından kanımca çok yararlı olurdu. Bunun yapılmamasının nedeni Çakır’ın yazdığı gibi örgütün (ki artık devlet ya da yarı devlet demek daha doğru olacak sanki) Türkiye’deki kitlesel tabanının yaygınlığından mıdır bilemiyorum. Ancak halen Batman’da olan Özcan Tikit’in gözlemleri önümüzdeki dönemin içerdiği tehlikeler hakkında bir fikir veriyor.
Tikit’in anlattığına göre Batman ve genelde bölge açısından (IŞ)İD gazetelerde hakkında haber okunan ya da TV’de izlenen bir örgüt değil. Suriye ile iç içe yaşayan bölgede bu örgütün yarattığı dehşet somut bir gerçeklik olarak yaşanıyor. Dahası bölge halkı devletin kendisini korumadığını görüyor, buna inanıyor. Müsamahaya ve teveccühe layık görülenlerin araba bagajlarında “keleş”lerle dolaşan cihatçılar olduğunun da gayet farkında.
Bu durumda ülkenin batısında lafı edilen “kamu düzeni” bağlantılı sözlerin pek bir hükmünün olmadığını, Güneydoğu’da örgütün gölgesi altında yaşayanların kendilerini bir şekilde savunmak gereği duyduklarını anlıyorsunuz. Kobani’den beri toplumu bölecek bir söylemi sürdürmenin, devleti bölgedeki ideolojik savaşın tarafı haline getirmenin sonucu da ister istemez yabancılaşma ve bilenme oluyor.
Sonuçta Türkiye’ye saldıracağını kendi dergisinde bu ülkenin siyasi şahsiyetlerini ve bizzat kendisini mürted, tağud veya kâfir ilan eden bir zihniyetten bahsediyoruz. Neler yapmaya muktedir oldukları konusunda da zaten tereddüde yer bırakacak bir durum yok.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Alternatifler ne kadar gerçekçi? 12 Ağustos 2018 | 522 Okunma Veda ve teşekkür 05 Temmuz 2018 | 3.915 Okunma Bir seçimi kazanmak ya da bugünler için La Bamba 04 Temmuz 2018 | 4.814 Okunma NATO'nun belirleyici rolü 01 Temmuz 2018 | 176 Okunma NATO 30 Haziran 2018 | 271 Okunma