Önümüzdeki dönemde, her kim başkan seçilirse seçilsin, ABD’nin nasıl bir dış politika uygulayacağına ve bu konudaki tartışmanın unsurlarına, taraflarına bakmakta yarar var. İki temel öngörüde bulunmak mümkün: Birincisi, ABD’nin bir sonraki yönetimi dünya ile fazla ilgilenmek istemeyecek ve muhtemelen çok içe dönük olacak. İkincisi ise, ABD’nin katkısı olmadan dünyada yeni bir düzen kurulamaz.
Obama dönemi bugünden geriye dönüp bakıldığında, ABD açısından kısmi bir restorasyon dönemi sayılmalı. İçeride, süregelen kutuplaşmaya, kamikazeleşmiş Cumhuriyetçi Parti’ye rağmen, derin sonuçları yıllar içinde daha iyi görülecek önemli reformlar yapıldı. Finans sermayesinin gücünü bir ölçüde kırdığı gibi, sağlık sigortası sayesinde en zayıf Amerikalıları da bir koruma şemsiyesi altına sokabildi. Ekonomisi büyüyen, teknolojik atılımları süren ve enerjide giderek kendisine yeterli hale gelen bir ABD’nin, dünya düzeninin yeniden şekillendirilmesinde belirleyici bir etkisi olacak.