Kanlı darbe girişiminin nasıl düzenlendiği, istihbarat örgütlerinin böylesi kapsamlı bir girişimi nasıl zamanlıca haber almadıkları, Cumhurbaşkanı’na neden meselenin/tehlikenin aktarılmadığı, arada hesabı verilemeyen saatlerde önemli merkezlerde neler yaşandığı gibi sorular, henüz tam cevaplanabilmiş değil. Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın darbeyi eniştesinden öğrendiğini söylemesi, MİT Müsteşarı’nı arayıp ulaşamadığını uluslararası bir medya kuruluşuna açıklaması, önümüzdeki günlerde sorumlu mevkilerde oturup vazifelerini yerine getirmeyenlerin hayatlarının zorlaşacağını gösteriyor.
İçeride iktidar kendince yaptığı muhasebeye ve kimleri düşman olarak konumlandırdığına bağlı olarak adımlar atacak. Kapsamlı ve kurunun yanında yaşı da yakacak bir temizlik harekâtı zaten başlamış durumda. Bu bittikten sonra devletin mutlaka yeniden yapılandırılması ve makul bir personel rejimi benimsemesi de gerekecek. O aşamada yapılacaklar devletin yeniden düzgün işleyen bir mekanizma haline gelip gelemeyeceğini, liyakatın yeniden önem kazanıp kazanmayacağını gösterecek.
Darbenin bastırılmasının ardından merak edilen, içeride yapılacak düzenlemelerin niteliğinden ibaret değil. Türkiye’nin bundan sonraki dış politika yöneliminin ne olacağı da hararetle tartışılan konulardan biri. Atalet içindeki AB’nin bu konularda etkili olabilecek bir ağırlığı yok. Birliğin kendi krizi çevresinde herhangi bir güç yansıtması yapabilmesini engelliyor. Türkiye üzerinde etkili olabilecek güç olarak bu durumda kurumlardan NATO, ülkelerden ise ABD kalıyor.