IRKÇI Apartheid rejiminin hüküm sürdüğü Güney Afrika Cumhuriyeti'ne karşı uzun zaman silahlı ve siyasi mücadele verilmişti. 1980'lerde dünya kamuoyu ülke üzerindeki baskıyı artırmış, ticari boykotlar ve yatırımların geri çekilmesi hareketi ülkenin ekonomik durumu üzerinde ciddi bir tehdit yaratmıştı. Soğuk Savaş'ın bitmesi, Güney Afrika'nın stratejik konumuna sığınarak büyük devletlerce korunmasını zorlaştırmıştı. Ulusal Parti'nin cumhurbaşkanı F.W. de Klerk rejimin süremeyeceğini anlamış, 1990 Şubat'ında Robben Adası'ndaki feci hapishanede terörist olduğu suçlamasıyla 27 yıldır yatmakta olan Afrika Ulusal Kongresi'nin (ANC) başkanı Nelson Mandela'yı hapisten çıkarmıştı. Mandela, hapisten çıktığında 27 yıllık mahpusluğun üzerinde ne etki bıraktığı sorulduğunda "Hapisten olgunlaşarak çıktım" demişti. Gerçekten de Mandela beyazlarla siyahlar arasında müthiş gelir, eğitim, hayat standardı farkları bulunan ülkede kendi mazlumiyetinin intikamının peşinde koşmamış, tersine yaralı ve bölünmüş bir toplumdan bir yeni ulus yaratmaya çalışmıştı. İktidarda kalmamış, yönetimi dava arkadaşlarına devretmiş, vefat ettiğinde tüm dünyanın saygısını kazanmış bir devlet adamı olarak uğurlanmıştı.