Son ayların ve yılların, özellikle de soğuk savaş döneminin bu ülkede yaşayan herkese öğretmesi gereken bir ders vardı: Türkiye’deki demokrasinin niteliği, sağlığı, canlılığı genelde devletler sisteminin bir derdi değildir. Müttefiklerin buna verdikleri önem, dönemine göre artar ya da azalabilir. Ulusal güvenlik kaygıları, hesapları, değerlendirmeleri devreye girince değerler ve ilkeler daha sonra kullanılmak üzere bir kenara bırakılabilir.
Yöneticilerin kişisel görüşlerinden bağımsız olarak devlet çıkarları ön plana çıktığında Türkiye’nin ya da herhangi bir başka ülkenin demokratik düzeni ancak bir dipnot düzeyinde değerlendirilir. Basın toplantısında ülkenin demokratik eksikliklerini ve basın özgürlüğünü, hukukun üstünlüğüne yönelik tehditleri gündeme getiren Başkan Obama bile Türkiye’ye son tahlilde bir stratejik varlık olarak önem veriyor. Ya da bugünün koşullarında, 2009’daki iyimserliğini, Türkiye Başbakanı’na ve onun siyasi projesine olan inancını ve güvenini yitirmişken, başka türlü bir yaklaşımı beyhude buluyor.