Osmanlı’da 19’uncu ve 20’nci yüzyıllarda yaygınlaşan Batılılaşmanın ana motivasyonu, “gelişme” ve “ilerleme” hedefine en kısa yoldan ulaşmaktı…
Modernleşme sürecine “kültürel gecikme” ile katılan Osmanlı bürokrasisi ve münevverleri sandı ki; siyasal ve kurumsal düzenlemeleri Batı’dan olduğu gibi “ithal” ederek tarihin gerisinde kalmaktan kurtulunacak!
Osmanlı bürokrasisi ve münevverleri ilerlemeyi şekilcilikte ve teknikte aradı. (“Tanzimatçı kafaya” sahip İkinci Abdülhamit’in okullaşmaya ağırlık vermesi bunun tipik örneği…)
Atatürk’ün ise farkı şuydu: Sınıfsız-imtiyazsız-halkçı düzen yaratmak…
Yani:
Gelişme ve ilerlemenin yolu -Batı’nın siyasal, ekonomik, kültürel hegemonyasına karşı- tam bağımsız olmaktan geçiyordu. Ekonomik bağımsızlık olmadan ne kişiler ne de ülke özgür olabilirdi.