Erdoğan’ın son dönem lügatında “bedel” sözcüğü
var:
– Bedelini ödeyecekler…
– Bedelini öderler…
– Bedeli var…
Bedel… Ağır bir söz.
Bedel’in
(bdl) kökü Arapça, “badal” demek.
Anlamı; yerine geçme, karşılık, eşdeğer olma.
Buradaki “bedel”; düşüncenin ve eylemin sorumluluğunu
belirtiyor.
Karşılığı, can’dır, özgürlük’tür…
Gazeteci
Ahmet Şık’a fikrinin- yazısının bedeli,
özgürlüğünün katledilmesiyle ödetiliyor.
Ne yazık ki ülkemizde hala…
– Fikir suçu var…
– Düşünceyi eyleme geçiren yazı suçu var…
Kalem ve söz -bedeli ödenen- suç kapsamındadır.
Oysa…
Dün muhalif Erdoğan konuşmuş; bedelini
ödemişti…
Bugün iktidarının gücüyle diyor ki:
“Bedelini ödersiniz!”
Ahmet Şık yazmanın-konuşmanın bedelini; FETÖ döneminde ödedi, AKP
döneminde de ödüyor! Hep “dokundu”, hep “yandı!”
Görünen: Düşünce sanık sandalyesinde olduğu sürece
hangi iktidar gelirse gelsin bu “suçun” bedelini ödemeye devam
edecek!
Kuşkusuz… O, gerçeği yazmanın acı bedellerini
bilerek bu mesleği seçti.
Buna ister gazetecilik sorumluluğu deyin…
İster hakikat aşkı veya halk
sevgisi deyin…
Ahmet Şık bedelini göze alarak gazetecilik yaptı/yapacak.
Bilir ki…
İnsanlık tarihi göstermiştir ki…
Kaybeden; bedeli ödeyen olmaz,
bedeli ödeten olur!
Suudi Arabistanlı gazeteci Raif Bedavi bunlardan biri. Kurduğu haber sitesindeki yazıları nedeniyle...