“Belli belirsiz bir hışırtı duydum. Kerpiç odanın açık morluğunda yorganın altından baktım. Babam yatağının ucuna oturmuş giyiniyordu. Anamın ördüğü kalın yün kazağındaki tozun toprak kokusunu duydum.
Sonra kalktı, kapıya yürüdü, açtı. Bozkırın açık sarısına bulaşmış kırmızı rengi içeri doldu.
Babam kemikli, geniş omuzlarını dalgalandırarak gitti.
Kalktım, kapıya yürüdüm.
Uzaklardaki dağların ardındaki kocaman güneşin ilk ışıkları bozkırın üzerinde yelle ürperen gelincikler gibiydi.
Uzaklardan bir tarla kuşu neşeli ötüşüyle eşini çağırdı.