“Rusya ile Polonya arasındaki sınırda yer alan küçük bir kasaba vardı; hiç kimse, hiçbir zaman nereye bağlı olduğundan emin olamazdı. Günün birinde resmi antlaşma imzalandı, çok geçmeden haritacılar gelip sınırı çizdi.
Köylülerden bazıları, yakındaki tepede, ekipmanlarını koydukları yerde yanlarına yaklaştı.
–Şimdi neredeyiz, Rusya'da mı Polonya'da mı?
-Yaptığımız hesaplara göre köyünüz şu anda sınırdan Polonya'ya doğru otuz yedi metre içerden başlıyor.
Köylüler hemen sevinçle dans etmeye başladı.
-‘Neden' diye sordu haritacılar, ‘Ne fark edecek ki?'
Köylüler, ‘Anlamıyor musunuz bu ne demek?' diye yanıt verdiler: ‘Artık o korkunç Rusya kışlarına katlanmak zorunda kalmayacağız!”
Yüzünüzde tebessüme sebep bu anıyı, yaşanan çok acı bir olay nedeniyle anımsadım: Bucha katliamı…
Otuz bin kişilik küçük şehirde sivil giyimli 280 kişinin öldürüldüğü toplu kıyım…
Bucha, aynı ismi taşıyan nehir kenarına 1898'de küçük bir tren istasyonunun inşa edilmesiyle ortaya çıkan yerleşim yeri…
Sınırı, bugün Ukrayna veya Rusya içinde kalsa da Bucha halkı hiçbir zaman Polonya köylüleri gibi naif anımsamayacak ayrılığı…
Dünya da ikiye bölündü; Bucha toplu kıyımını kim yaptı?
Savaşta her daim ilk kayıp, gerçeklerdir…
BİRİNCİ: UZAK ARA ABD
Fransız filozof Jean Paul Sartre'ın sözüdür: -“Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.”
Bucha katliamını konuşuyoruz.
Ukrayna-Rusya Savaşı'nı tartışıyoruz.
Savaşın niçin çıktığını/ yoksulların neden öldüğünü unutuyoruz!
ABD'nin Ukrayna'ya sözler/vaatler vererek kandırdığını unutuyoruz!
Bizlere her daim asıl gerçekleri unutturuyorlar!