1980’lerin sonu…
Ankara’da 2000’e Doğru
Dergisi’nin istihbarat şefiyim.
Ankara temsilcimiz Hasan Yalçın haber
merkezine gelerek yanındaki kişiyi tanıştırdı: “Yeni işçi-sendika
muhabirimiz Hikmet Çiçek!”
Ardından beni tanıştırdı; “istihbarat şefimiz Soner, birlikte
çalışacaksınız.” Tokalaştık.
Hikmet Çiçek bürodan ayrılınca Hasan Yalçın’ın odasına gittim.
Kimdi bu Hikmet Çiçek?
1969 yılında SBF Basın
ve Yayın Yüksek Okulu’na girmiş 68 Kuşağı devrimcilerindendi.
27 Temmuz 1971 tarihinde İzmir’den Denizli’ye para taşıyan Ziraat
Bankası aracının soygununa karışıp, 14 yıl 4 ay
hapis yatmıştı. Yeni çıkmıştı…
23 yaşındaydım… 68 Kuşağı’nın teori ve pratik zenginliğini
kuşanmış, onca yıl hapis yatmış, 40 yaşında “çiçeği burnunda”
muhabirle nasıl çalışacaktım?
Çalışmakla kalmadık; hepimize ağabeylik yaptı. Kaç gazeteci
yetiştirdi.
30 yıllık dostluğumuz Silivri Cezaevi’nde de
sürdü. (FETÖ kumpası sonucu 6 yıl
yattı.)
Geçtiğimiz aylarda telefon etti:
“68 Kuşağı’nın hikayesini yazıyorum; senin bu konuda yazdıklarını
kullanabilir miyim?”
Ve:
Geçen ay “Devrimci
Portreler” adını verdiği kitabını çıkardı.
Bir solukta okudum; özgürlüğe ve bağımsızlığa
sevdalı idealist bir kuşağın yaşanmış
hikayelerini…
İlk sokağa çıkışları 17 Nisan 1963’te oldu; kuruluş yıldönümünde Köy Enstitüleri’nin kapatılmasını protesto ettiler.
Aynı yıl Zonguldak Kozlu’da madene girmeme eylemi yapanlara jandarmanın açtığı ateş sonucu hayatını kaybeden iki işçi için Ankara’da yürüyüş düzenlediler: “Mebusa zam, işçiye gam!”
1964 yılındaki eylemlerinin gündeminde Kıbrıs vardı: “Ordu Kıbrıs’a!”
Milli Petrol...