“‘Tanrım' dedi Mary gülümseyerek, ‘dün gece biri beni yatağa attı, kimdi acaba?'”
Batı'da popüler öykü-roman yazmanın ana kuralı olarak bu cümle gösterilir. Çekici bir eserin olmazsa olmaz tema örgüsü buydu:
“Tanrı”, din-inanç…
“Mary”, soyluluk-zenginlik…
“Gülümseme”, mizah…
“Gece”, gizemlilik…
“Yatağa atmak”, cinsellik…
“Kim acaba”, merak…
Şuraya getireceğim konuyu:
-Amerikan teknoloji tekeli, ne derece özgürlükçü?
-Amerikan teknoloji tekeli, insanlara ne düşüneceğini, ne yazacağını mı dayatıyor?
-Amerikan teknoloji tekeli, kendi safında olmayanı yok mu sayıyor?
Pek konuşmadığımız-tartışmadığımız gerçekle yüzleşme zamanı gelmedi mi?
-İnsanlar mecbur mu; Facebook gibi düşünmeye?
-İnsanlar mecbur mu; Youtube gibi düşünmeye?
-İnsanlar mecbur mu; Instagram gibi düşünmeye?
-İnsanlar mecbur mu; Twitter gibi düşünmeye?
Sert bir dayatma ile karşı karşıyayız: “Benim belirlediğim sınırlar içinde düşünmek-yazmak zorundasın” diyor bu küresel şirketler; başka türlü bir “roman” kabul etmiyorlar!
-Benim dediğime sen de “diktatör” diyeceksin.
-Benim dediğime sen de “bilim” diyeceksin.
-Benim dediğime sen de “soykırım” diyeceksin.
“Salt benim doğrumu” savunacaksın…”
“Benim yanlış dediğime sen de yanlış diyeceksin…”
“Ancak çizdiğim düşünce çemberinin içinde tartışabilirsin, yoksa seni çemberden atarım!”