Gerçeklik tutkusu, ahlaki bir
eylemdir.
Bizim “uzun yolculuğumuzun” feneridir
hakikat.
Biliriz ki, gerçek en büyük devrimcidir.
Biliriz ki, gerçeklikten kopma/gerçek dışılık,
farkındalığı öldüren duraksamadır. Kendi yarattığına inanmak
ise, hurafe! Ve bu, hayattan tümüyle
kaybolmaktır, gericileşmektir. Yenilmektir…
Ne oldu bize?
Ne oldu da gerçeklik tutkusuyla
yanıp tutuşurken, yalana esir düşüldü/
yalanın saltanatına inanılır oldu!
Unuttuk mu?
Yalan gelip geçicidir, sonsuz olan
gerçek.
İşte FETÖ örneği…
Bıkıp usanmadan FETÖ’yü doğruyu yazıp-söylediğimiz
için başımıza gelmeyen kalmadı.
Ama bir gün umutsuzluğa kapılıp geri adım atmadık.
Çünkü biliriz ki, hakikat mutlaka kazanır…
Savaşı/mücadeleyi gerçeklikten
vazgeçmeyen sabır kazanır…
Ve fakat nefret girdabına kapılan
kimilerimiz…
Aldatmacaya-yanıltmacaya dünden
razı; muhalefet yapmakla uydurmayı birbirine
karıştırıyor.
Yalanla gürültü çıkarıp yalanla tahrik oluyor!
Aslında… Korkularına yenik düşüp yalandan medet umuyor!
Bunları yazmamın sebebi hafta sonu
yaşadıklarım…
Bir kez daha anladım ki:
“Gerçek ayakkabılarını giymeden, yalan dünyayı üç kez
dolaşıyor!”
“Bizim Mahalle” yine hayli hareketliydi.
Sosyal medya yıkıldı.
Yağmur gibi mail-mesaj geldi.
– Duydunuz mu; Devlet Tiyatroları kapatıldı…
– Duydunuz mu; Devlet Opera Balesi lağvedildi…
Duydunuz mu şu oldu…
Duydunuz mu bu oldu…
Aslında olan sadece şu:
– 17 Nisan 2017 tar...