Ziya Paşalar, Namık Kemaller, Yeni Osmanlılar sürgündedir.
“Ah” derler; “padişaha bir ulaşabilsek tüm gerçekleri anlatabilsek.”
“Vah” derler; “yakın çevresi ülke sorunlarını padişaha aktarmıyor.”
Türk münevverlerinin, “iktidarın başı bilmiyor, yoksa gerekeni yapar” anlayışı bugün hala sürüyor…
Gençliğimde şunu derdim:
“Padişahlar, sadrazamlar sorunların kaynağını nasıl görmedi de çöküşe sebep oldu?”
Büyük yanılgı! Örneğin…
Ziya Paşaların, Namık Kemallerin hedefindeki (beş kez sadrazamlık ve hariciye nazırlığı yapmış) Ali Paşa (1815-1871) ölümünden birkaç ay önce, Eylül 1871’de”Siyasi Vasiyetname” yazdı.
“Sultan Abdülaziz Han’a, Şevketli Sultanım” diye başlayan vasiyetnamesinde, imparatorluğun takip etmesi gereken rotasını çizdi.
– Halkın menfaatlerini korumak için tayin edilenler vazifelerini suistimal etti. Halkın çaresizliğinden istifade ederek yüksek makamların gözüne girdiler ve halkı soyarak servet yaptılar. Yönetimde şahsi menfaat tek düşünce oldu.
– Hükümet ehliyetsiz memurların elinde kaldı.
– Askerimiz çok fakat ordumuz yoktu.
– İktidarsızdık. Bazı hayalperestlerin ve kısa görüşlü diplomatların bizi ittikleri tuzağa düşmemeliydik.
– Toprağımıza göz koyanlar maksatlarını şu gibi sözlerin arkasına saklıyorlardı: ‘Biz acı çeken insanlığı, baskı altında bulunan halkı kurtarmak için müdahale etmek istiyoruz.’
– Dışarıyla ilişkilerimizin yüzde doksanının iç işlerimizle ilgili olduğu görülecektir.
– Kapitülasyonları da ele almamız lazımdır. Bunlar hayatımızı baskı altında tuttuğu gibi çalışmalarımıza da mani olmaktadır.
Ali Paşa sözlerine şöyle nokta koydu:
“Bunlar vicdanımızdan gelen ve tecrübenin gösterdiği y...