Dünya tiyatrosunun talihsiz iki karakterini William Shakespeare yarattı:
15 yaşındaki Romeo Montagne…
13 yaşındaki Juliet Capulet…
Oyun; aralarında düşmanlık olan iki zengin ailenin, aşık çocuklarını ölüme sürüklemesini anlatıyor!
Eser sadece sanatın-edebiyatın konusu olmadı; ebeveyn baskısının ergen üzerindeki etkisi gibi sosyal bilimlere rehberlik etti: Yasaklamanın acı sonuçları olur!
İki aile arasındaki kin-nefret, iki gencin aşık olmalarını engelleyemediği gibi ilişkilerini daha tutkulu hale getirdi: Gizlice evlendiler, Romeo’nun sürgün edilmesine katlandılar, en sonunda ölümü seçtiler. Keza…
İki lord ailesinin bitmez gerginliği- çatışması devlet yönetimini de kilitledi.
Hükümdar Prens Escalus ise otoritesini sadece, işkence- ölüm tehditleriyle sağlamaya çalıştı.
Sonuç? İki genç öldü. Ve Romeo ve Jüliet’in ölümü ardından Montagne ile Capulet aileleri barıştı, çocuklarının heykellerini dikmeye karar verdi ama iş işten geçmiş oldu!
Biraz zorlayarak benzetme yapayım:
Türkiye’de iki gruba ayrıldı:
“Montagne” ve “Capulet”…
Birbirleriyle tartışıp, tehdit edip, ölümlere varan kavga ediyorlar.
“Prens Escalus” ne yapıyor?
Önceki gün yaptığıyla alkışı hak etti:
ODTÜ mezuniyet töreninde açtıkları “Artık Tayyipler Alemi” pankartı nedeniyle önce tutuklanıp, sonra serbest bırakılan dört üniversite öğrencisini kabul etti.
Sohbette Erdoğan gençlerden ülke kalkınmasına katkı sağlamalarını istedi. Öğrencilere, yerli cep telefonu Vestel Venüs’ü armağan etti. Davasını geri çekti.
Haberi duyduğumda “bravo Erdoğan” dedim. Şu...