Pazartesi akşamı…
Varlığını tahayyül edemeyeceğim bir sancıyla apar topar hastaneye gittik.
Tetkikler yapıldı; ağrı dindirilmeye çalışıldı.
Sonuç, yola çıkmış bir böbrek taşı!
Bayağı da büyük 7 küsur mm’lik.
Vücudun bu taştan kurtulması şart. Yoksa…
Kriz giderek büyüyerek çok daha sancılı bir hale dönüşecek ve daha da önemlisi sistemde kalıcı hasar bırakacak.
İtibariyle…
Hekimlerle birlikte bir operasyonla, sistemi yıkıma uğratan bu beladan kurtulmaya karar verdik.
Sancı artınca operasyon planlanandan çok önceye çekildi. Yani…
Hayatıma baskın ameliyat girdi!
Hazırlıkları yapıldı…
Ameliyat odasına alındım. Sonrasını hatırlamıyorum…
Ameliyat sonrasında kendimi hastane odasında buldum…
Narkozun etkisinden çıkıp ayılmaya başlarken kulaklarımda tanıdık bir ses vardı.
Gözlerimi açtım; televizyonda Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşuyordu. Odadaki herkes bana değil, ona bakıyordu. Herhalde çok önemli bir açıklama yapıyordu.
Bu narkoz nasıl etki yaratıyor ise, bir anda Erdoğan ile halim arasında paralellik kurdum.
Şöyle düşündüm:
– Sistemde büyük sancı var.
– Siyasi ekonomik ağrılar artık dayanılmaz hale geldi.
– Erdoğan bundan kurtulmak istiyor.
Narkozun etkisinden çıkmaya başladım…
Erdoğan tv ekranından seçimi neden 1 yıl 5 ay önceye çektiklerine dair kendisinin bile inanmayacağı gerekçeler sıralıyordu.
Odada bulunanlar Erdoğan’ın konuşması üzerine yorum yapmaya başladı.
Birden…
Erdoğan’ın konuşmasını dinlerken sözleri değil; yüzü ve ses tonu dikkatimi çekti:
Erdoğan yorgun- bitmiş-tükenmiş haldeydi. İki-üç gün öncesinin “Eyyy” diye başlayan k...