Keyifli bayram yazılarına devam edeyim…
Bugün biraz “mahrem”/”muzır” konulara
gireyim:
“Yüksek kaldırımda, güpe gündüz?
Melahat’i almışım da sonra
Alemdar’a gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım…”
Orhan Veli’nin “yüksek
kaldırım” hikayelerine girmeyelim; “dışarıdan”
yazayım:
Victor Hugo genelevlerin sadık müşterisiydi.
Cenaze törenine katılmaları için tüm genelev kadınlarına izin
verildi. Katılanlar büyük yazara saygı için “sermaye
yerlerine” siyah eşarp bağladı!
Balzac, Makyavelli, Graham Greene, Borges, George Simenon, Gustave
Flaubert ve hala tartışılan iddiaya göre cinsellikten zevk almayan
Kafka genelev müdavimiydi. Kimi, genelev
kadınına aşık oldu. Van Gogh, fahişe -aynı zamanda
alkolik- ve 60 resmine modellik yapan Sian Hoornick’e
aşıktı. Onu “fahişe” olarak değil bir işçi olarak gördü. Van
Gogh’un asıl büyük aşkı meslektaşı Paul
Gaugin idi; onun için kulağını kesti! Ve kesik
kulağını bir genelev kadınıyla Gaugin’e gönderdi…
Shakespeare gibi kimileri
genelevden frengi hastalığı kaptı.
Entelektüel kadınlara hep mesafeli Charles
Baudelaire, genelevde frengi kapan yazarlardan
idi. Michelangelo ise, ömrü uzattığına
inandığı için cinsel perhiz yapardı…
Çok yönlü Amerikalı sanatçı-yazar Maya
Angelou’nun genelevde çalıştığını bilir misiniz?
Jazz’ın kurucu babası Louis
Armstrong New Orleans’ın genelev mahallesi
Storyville’de dünyaya geldi…
Arturo Toscanini, provada performansından memnun
olmadığı orkestraya şöyle sitem etti: “Bir daha dünyaya
gelirsem genelevde bekçilik
yapacağım hiçbirinizi içeriye sokmayacağım!”
Bu kadar genelev bilgisi yeter!