Cumhuriyet, Tanzimat’ın anti-tezidir.
Atatürk, II. Mahmut ile oğullarının ve torunlarının
anti-tezidir.
İstiklal-i tam/ tam bağımsızlık,
kapitülasyonların anti-tezidir.
Bunu şu nedenle yazdım:
Çanakkale’deki maden
aramaları protesto edilirken bir tartışma çıktı:
-“Bu izni kim verdi?”
AKP yandaşları hemen “biz
vermedik” diye savunmaya geçti.
Kimin izin verdiği belli aslında…
Ama…
Bu soruda 200 yıllık çetin bir mücadele
gizli.
Bu soruda koca bir ideolojik tartışma
gizli.
Bu soruda Türkiye’deki tarihsel
saflaşmanın ana hattı gizli.
Şöyle açıklayayım:
-Biz, “büyük reformcu” denen Adnan Menderes’e bu soruya verdiğimiz
yanıt nedeniyle karşıyız…
-Biz, “büyük reformcu” denen Turgut Özal’a bu soruya verdiğimiz
yanıt nedeniyle karşıyız…
-Biz, “büyük reformcu” denen Recep Tayyip Erdoğan’a bu soruya
verdiğimiz yanıt nedeniyle karşıyız…
Yanıta geleceğim kuşkusuz ama şunu
eklemeliyim:
Türkiye’de özellikle 1980’lerden sonra
politik tartışmalar salt giyim-kuşam
gibi “kültürel” kodlar üzerinden yapılır oldu.
Çanakkale’deki orman katliamı tartışması da salt “doğayı koruma”
üzerinden yapılıyor.
Kültürel sorunlar yok demiyorum…
Çevresel sorunlar yok demiyorum…
“Ama” diyorum, “temel meseleyi göz ardı ediyoruz”:
Ekonomi-politik!
Sorunun yanıtı burada saklı.
1838 İngiliz Ticaret Sözleşmesi, Osmanlı pazarını kapitalizme ekleme sürecini başlattı.
Osmanlı toprakları her türlü sömürüye açık oldu. Osmanlı Sarayı büyük sevinçle “modernizmi” ilan etti: Tanzimat Fermanı.
Emperyalizmin hareket alanını genişletmek için, Osmanlı pazarı