Günümüz siyasi muhafazakârların düşünsel formasyonu Soğuk Savaş döneminde oluştu/ oluşturuldu. O dönem sağ fikriyatın üzerinde uzlaştığı konuların en başında geleni; “devletin ve milletin varlığına düşman” sandığı komünist karşıtlığı idi.
Zamanla bu paranoyaya dönüştü: “Sol büyürse Sovyetler Birliği, Türkiye’yi işgal eder!”
Bu komploculuk 1970’lerde zirve noktasına ulaştı.
Her solcu “Rus uşağı” idi.
Her solcu “vatan haini” idi.
Sağ düşüncenin en tipik toptancı tavırlarından biri aydın nefreti oldu. Onlara göre entelektüel, süslü laflarla konuşup yazarak doğruları gizleyen “sahte-aydın” halktan kopuktu ve Batı taklitçisiydi, milli değerlere uzaktı!
Soğuk Savaş’ın psikolojik harp metotları/ “cadı avı” yöntemleri ABD’den “ithal” edildi: McCarthycilik!
Yani: Komünizm tehdidi bahanesi sürekli ön plana çıkarılarak, -sol olsun veya olmasın- tüm muhalefeti suçlamalar/karalamalar ile karşı karşıya bırakmak!
Osmanlı’nın son döneminde doğan ve daha “emekleme” dönemini yaşayan aydınlar (işsizlik, suikastlar, işkenceler, hapisler ile) kör testereyle biçildi.
Bu saldırılar her türlü muhalif fikri hedef yaptı. Cehalet büyütüldü...
İşte... Bugün her muhalif görüş altında “güç odakları/ üst akıl” aranmasının sebeplerinden biri, Soğuk Savaş siyasal ikliminin sonucudur...
★★★
Türk muhafazakâr edebiyatının dönüşümünü; “Soğuk Savaş öncesi ve sonrası” diye ayırarak incelemek, ne demek istediğimi daha iyi anlamlandıracak...
Bir parantez açıp en uçtan örnek vermeliyim: