Hiçbir seçimde olmadığı kadar seçmen, 24 Haziran’da
stratejik oy hesabı yapıyor.
Düne kadar oy vermeyi aklına getirmediği partiye
veya adaya oy vermeyi düşünüyor!
Diyor ki:
– HDP barajı aşarsa, Cumhur İttifakı TBMM’de
çoğunluğu kazanamaz!
– İkinci tura İnce mi kalmalı,
yoksa Akşener mi kalmalı?
– İkinci turda Kürtler,
Akşener’e oy vermez!
– İkinci turda muhafazakarlar,
İnce’ye oy vermez!
Neler… Neler…
Seçmen, çok denklemli “problem” çözme
uğraşısında!
Seçmen, ideolojiyi-siyaseti-parti programını filan bıraktı; sandık
hesabı/ oy olasılığı peşinde!
Seçmen, siyasi mühendislikle mevzi arayışında…
Ya “akılcı” seçimlerimiz bizi hiç istemediğimiz bir yere
götürür/sürükler ise?
Ya tüm bu seçenekler bir “oyun” ise?
Ve hatta kaleyi içten fetheden gizli tuzak
ise?
Bunlar üzerinde hiç durmayalım mı? Tartışmayalım
mı?
Okuyucuyu kızdırmayıp, ezberi tekrarlayıp siyasi
pozisyon mu alalım? Hayır. Bırakınız bir-iki kişi
şüphe duysun; rasyonel düşünsün! Bu düşünsel
zenginliktir; diğer türlüsü fikri çölleştirir.
Aslında…
Seçmen neye göre hareket ettiğini biliyor mu:
“Oyun Teorisi!”
Bu kuram…
Başarının, bireyin matematiksel davranışına bağlı
olduğunu iddia ediyor.
Tek matematiksel stratejisi var: Rakibin
kaybetmesi!
– “Rakibimiz kaybederse
bizim aday kazanır!”
İlk bakışta buna kimin itirazı olabilir...