A.Gramsci dedi ki:
“İnsanı kafasından yakaladınız mı, kol ve bacak kolay gelir!”
Türk insanının kafasını ele geçirmek için -Amerikancı 12 Eylül darbesinin desteğiyle- Turgut Özal ve liboş takımı 1980’de harekete geçti…
İnsan aklını yok etme savaşıydı bu. Maalesef kazandılar. -Medya gibi- imalathanelerinde “yeni insan” üretip, “sürüye” kattılar: Sadece “işaret edilene” koşup, “işaret edileni” alan-alkışlayan “fikri/belleği iğdiş edilmiş insan” yarattılar: Ölü canlar!
Çöküş böyle başladı; ve bugün AKP ile sürüyor yıkım…
Çocukluğumun kitabıydı; Maksim Gorki’nin, Rus yoksullarının dünyasını anlatan “Ana” romanı. İşçi Pavel, anasına şöyle der:
“İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne, işte asıl cinayet bu. Halkın ruhunu kurutuyorlar ve hiçbir şey anlamaz hale getiriyorlar.”
Havalimanındaki emekçilerin direnişini bu nedenle anlamıyorlar.
Ne sebebi biliyor ne de sonucu kavrıyorlar. Aklı köleleştiren 40 yıllık “serbest piyasa” hegemonyasının yarattığı çürümenin sonucuydu bu.
Sadece işçilere yönelik değil tavır… Akılsızlık -ki aptallaştırma da denebilir- kendinin yok edilmesini bile destekler hale getirildi! Örneğin…
Kurban Bayramı’ndan sonra Türkiye’nin dört yanında şarbon vakası görülmeye başlandı. İktidar şöyle önlem aldı; kamu hastanelerindeki hekimlere şarbon teşhisi koyma yasağı getirdi! Şarbon gündemden düşüverdi…
Bu tehlikeli vakanın sebep sonuç ilişkisini konuşup tartışamadı bile!
Asıl “ilacın”/çözümün ne olduğunun bilinmesini istemeyip, “din” sosuyla “işaret edilenin” kabul edilmesini istiyorlar.
– Ülkemizde şa...