Şunun altını çizmeliyim:
İdeolojiler, teoriler bilinçli olarak birbirine karıştırıldı.
Kavramların, çarpıtılarak-saptırılarak içi boşaltıldı.
Sağcı, solcu, faşist, komünist, ulusalcı, ülkücü, demokrat, liberal vs. gerçek anlamlarından çıkarıldı.
Kim sağcı, kim solcu kafa karıştırıcı/ problematik hale getirildi. Böylece “zihinsel yol haritaları” yok edildi. Ki amaç, gerçekliğin yanlış anlaşılmasını sağlayarak toplumsal hayatı yeniden kurgulamak!
Bunun “mucidi” neoliberalizm, salt ekonomiyi değil siyaseti- kültürü kökten dönüştürdü. En büyük propaganda aracı küresel medya, ne derse yerel ölçekteki “tercüme aydınları” halka onu dayattı. Örneğin:
Sömürgeci küreselleşmeye karşı ulusal pazarını/ülkesini
korumaya çalışanlara/ mücadele verenlere “faşist”
dendi! Böylece faşizm, finans kapitalist sömürünün
yarattığı düzenin dışına çıkarıldı. Oysa faşizm; kapitalizmin,
totaliter yönetim tekniği/ sömürü ideolojisidir. Ekonomik kriz
sonucu kârları düşen kapitalist sınıfın, sömürü düzeyini
yükseltmesi için işçi sınıfı direncini kırmak amacıyla uyguladığı
rejimdir.
İtibariyle… Kapitalizmin “zulüm silahı” olarak tarih sahnesine çıkarılan faşizm ile küreselleşme arasındaki ekonomik yapı benzerliği kaçınılmazdır. O halde:
Küresel sömürüye karşı; tarlasını-atölyesini koruyan üretici, emeğinin hakkını isteyen işçi faşist olabilir mi? İnsanların kafası böyle karıştırıldı. Keza:
Faşizmi salt kültürel alanla sınırladılar!
Sınıfsal özünden çıkarmak için kişinin psikolojik özelliğinde bile “faşizm” aranır oldu! Herkesin gündelik yaşamda birbirine “faşist” denmesi sağlanarak faşizm duyarlılığı köreltildi…
LE PEN FAŞİST Mİ
Marion/ “Marie” Le Pen adı nerede geçerse mutlaka “faşist” sıfatı ekleniyor.
Her küreselleşme karşıtı, her “ulusalcıya” faşist denir mi?
Ekonomide “kamuculuğu” savunan herkese “faşist” denir mi?