Türkçe alfabe tartışması yaklaşık iki yüzyıllık konu:
Yıl, 1839. Osmanlı'da Tanzimat dönemiyle başlayan modernleşme hareketleri alfabe sorununu gündeme getirdi. Çünkü:
Bir alfabenin mükemmelliği; o alfabedeki işaretlerin, dildeki sesleri herhangi bir karışıklığa meydan vermeyecek biçimde karşılamasına bağlıdır.
Arap dilinin ses yapısı ile Türk dilinin ses yapısı arasındaki önemli farklılıklar var. Bu sebeple, Türkçedeki seslerin Arap alfabesiyle istenildiği şekilde ifade edilememesi Osmanlı modernleşme sürecinde başta eğitim olmak üzere kültür ve medeniyetin pek çok alanında sorun olarak görüldü. Örneğin:
Günümüz İslamcı çevrelerinin övgüyle andıkları Ahmet Cevdet Paşa, 1851 yılında kaleme aldığı “Kavaid-i Osmaniye” adlı eseriyle alfabe sorununu yazdı. Arap harfleriyle gösterilemeyen Türkçe sesler için yeni yazım yolu aranması gerektiğini belirtti.
Keza:
Üç kez Maarif/Eğitim Bakanlığı yapan Münif Paşa da aynı görüşteydi. 1862'de kurucusu olduğu Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye'de yaptığı konuşmada şunu dedi:
-“Arap harfleriyle Türkçe okuyup yazmak zordur. Bu alfabede ünlüler bulunmadığından Türkçe bir sözcük çeşitli biçimlerde okunup anlaşılmaktadır. Aynı sözcüğün beş, altı değişik biçimde okunabildiği oluyor. Anlamları pek bilinmeyen sözcüklerin doğru okunabilmesi hemen hemen olanaksızdır.”
Namık Kemal, Ali Suavi, Şinasi gibi münevverler de tartışmalara katıldı. Mirza Fetali Osmanlı yönetimine yeni alfabe sundu. Çabası Mecidiye nişanı ile ödüllendirildi. Uzatmayayım.
Bugün -Mahir Ünal gibi- kimi politikacılar, “Cumhuriyet bizim lügatımızı, alfabemizi, dilimizi, hâsılı bütün düşünmemizi yok etmiştir. Türkçe ile bir düşünce üretemeyiz” diyor ya, Osmanlı münevverleri de bunun tersini söylüyordu!