Beni derin düşüncelere yöneltti.
Tarih boyunca insanoğlunun ölüme
bakışı bugün gibi değildi. Yani…
Ölüm, bu kadar kutsallaştırılmazdı.
Ölüm, kült haline getirilmezdi.
Ölüm, gösterişli
törenlerle defnedilmezdi.
Ölümün mezarı bile yoktu! Filozof Jean
Baudrillard mezarlıkların, ölüyü ve ölümü
dışlayan ilk gettolar olduğunu dile
getirdi.
Tarihçi Philippe Ariês’in yazdığı “Batılının
Ölüm Karşısındaki Tavırları” kitabında Avrupa’da ölüme bakışın
19’uncu yüzyıl ortalarına kadar
pek değişmediğinden söz etti.
Ölüme bakışı değiştiren, ölümü
yüceleştiren dinsellikten ziyade, kaynağını
aydınlanma-pozitivizmde bulan yurtseverlik- milliyetçilik-
ulusçuluk anlayışıydı! Bu politik akımla cenaze törenleri, matem
kıyafetleri, mezarlıklar ve mezarlıkları ziyaret etmeler gösterişli
hale gelmişti. Ölen kişinin yaşarken
söyledikleri-yaptıkları daha önce hiç olmadığı
kadar önem kazanmıştı.