Yıl, 2002.
ABD Başkanı George W. Bush’un Kara Harp Okulu/ West Point’teki mezuniyet töreninde askeri öğrencilere yaptığı konuşmada yeni savaş stratejisini açıkladı: Ön alıcılık (preemptive) doktrini!
Kavram, Eylül 2002’de yayımlanan ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi dokümanında ayrıntılı yer aldı. “Askeri çatışmanın yakın olmasa da kaçınılmaz olduğu ve gecikmenin daha büyük risk içereceği inancıyla başlatılan” silahlı çatışma doktrini idi bu...
Yani, Soğuk Savaş dönemindeki “çevreleme”-“caydırma”
konsepti yerini “ön alıcı” saldırıya bırakacaktı...
Buna göre ABD, teröristleri barındırdığı düşünülen herhangi bir ülkeye askeri saldırı düzenleme hakkına sahip olacak ve orada varlığını sürdürecekti! Ve ardından:
-Irak’a saldırdı, üsler kurdu...
-Afganistan’a saldırdı, üsler kurdu...
Yıllar sonra başarısız olup bu iki ülkeden çekilse de arkasında, ön alıcı (preemptive) ve önleyici (preventive) müdahale kavramları tartışması bıraktı! Hangisi doğruydu?
Bu durum, gün geldi ülkemiz güvenlik konseptini de etkiledi. Ön alıcı ve önleyici kavramlar “dilimize” bile farklı yansıdı. Şöyle:
★★★
Yıl, 2017.
İktidar terörle mücadelede konsept değişimine gitti. İşe, algı değişimiyle başladı:
Terörle mücadele değil, teröre müdahale edecekti!
Mücadele anlam itibariyle, “önleme, savunma, rakip, rekabet” gibi denkler arasında gerçekleşen ve güç ilişkisi ekseninde kullanılan kavramdı...
Müdahale ise “güç, ivme, hareket, hücum, saldırı” odaklı mesajlar içermekteydi...
Yani: