Dün…
Salih Tuna Sabah’ta yazdı:
– “Sözcü yazarı Soner Yalçın, emperyalistlerin Erdoğan’ı düşürmek istediğini yazıyor, sahibi olduğu sitede iktibas edilen bu yazıya gelen yorumlarda bir ‘yandaş oldun’ demedikleri kalıyor. Mahalle baskısı sonucu, Erdoğan karşıtı yazı döşenmek için kırk dereden su getiriyor. Müşteri memnuniyetini esas alıyor…”
Mesaj attım:
– “Hadi ben 10 yazıda bir Erdoğan’ı övüyorum; siz 10 yazıda bir Erdoğan’ı eleştirebilir misiniz? Hangi mahalle baskısı?”
Yanıt geldi:
– “Okurun bu soruyu ve cevabı da bilme hakkı var. ‘Hangi mahalle’ baskısı; buyurun köşenizde yazın. Korkarım Erdoğan’ı 10 yazıda bir (10’u geçtim 100 deseniz de olur) övdüğünüzü ikrar etmek bile istemezsiniz…”
Soruma yanıt alamadım, canı sağ olsun. Zorlamak doğru olmaz, biliriz Erdoğan’ı eleştiremezler!
Gelelim bana…
Biz başka politik kültürden geliyoruz; bizde “kişiye biat” olmaz! Mahalledeki devrimci ağabeylerin küçük yaşlarda bize ilk öğrettiği; “eleştiri-özeleştiri” kavramları ve “politik doğruculuk” oldu.
Eleştiride kişiler ve kişilik amaç olmaz; önemli olan olgunun kendisidir.
Rehberimiz kişi/mahalle değil, kitap/teoridir.
Siyasi kırmızı çizgimiz emperyalizme tavırdır; bağımsızlıktır-yurtseverliktir.
Erdoğan bizim çizgimize gelirse savunuruz; uzaklaşırsa eleştiririz.
Yazarın mahallesine-liderine değil; ülkesine sorumluluğu vardır.
Salih Tuna ile ortak savunumuz Filistin Davası.
Önümüzdeki dön...