Noam Chomsky ile Edwars S. Herman, yoğun propaganda aracına
dönüşen medya üzerine çığır açmış bir kitap yazdılar:
“Rızanın İmalatı.”
“Arka bahçesindeki” ülkelerde ABD’nin seçimleri medya
aracılığıyla nasıl yönlendirdiğini gözler önüne
serdiler; halkın nasıl razı edildiğini detaylarıyla yazdılar.
Muhaliflerin cezaevine atıldığı, tüm partilerin
kapatıldığı, yöneticilerinin yasaklı hale getirildiği ve
yeni kurulan kimi partilere bile izin
verilmediği Türkiye’deki 6 Kasım 1983 tarihinde
yapılan genel seçimi ABD medyasının nasıl “demokrasi”
diye kutsadığını da ele aldılar.
Bugün de…
Yandaş medya; kamuoyuna İstanbul
seçimlerinde “şaibe” var algısını yutturmaya çalışıyor. Yalanlarına
halkı razı etmek için on gündür neler yapıyor neler!
Örneğin…
Yandaş medyanın kaleminde ve AKP sözcüsünün dilinde hep aynı
cümle var:
“Telaşınız niye?”
Yani, “bırakın geçersiz oylar sayılsın” diyorlar. Buna karşı çıkan
yok ki! Zaten sayıldı bitti; kazanan İmamoğlu!
Fakat bu yetmiyor. “Banane banane şu da olsun, bu da
dolsun” gibi çocukça tavır içinde, Yüksek Seçim
Kurulu’nu oyalıyorlar!
Diğer yanda, “telaşlı” denen İmamoğlu ise ısrarla, “Yüksek Seçim
Kurulu’na güveniyorum” diyor. Kim telaşlı?
İmamoğlu’nun yerine alıştığımız muhalif bir
politikacı olsaydı şu tavrı gösterirdi:
“Seçimlerde tarafsız olması gereken YSK Rize İl Seçim Müdürü Mehmet Akif Alın’ın 2 Mart günü yapılan AKP mitinginde ne işi var?” diye soramaz mıydı?
Yetmezmiş gibi; Seçim İl Müdürü Alın mitingte fotoğraf çektirip paylaştı! İmamoğlu eline miting fotoğraflarını alıp diyemez miydi…
“Ben bu Yüksek Seçim Kurulu’na güvenmiyorum!”
Ama demedi. Kurumu yıpratmadı… (Aksi durumu düşünemi...