Bugün büyük kurtarıcı yâd edilecek.
Peki: Atatürk tanınıyor mu?
Bu nasıl soru diye düşünmeyiniz; okul müfredatıyla Atatürk’ü tanımak imkânsız.
İngiliz filozof John Locke düşün dünyasına “tabula rasa” deyimini soktu. Latince bu kavrama göre, insan zihni doğuştan boş levha gibidir; zaman geçtikçe bu boş levha insan aklının öğrendikleri ve yaşam pratikleriyle dolar…
Atatürk’ün tabula rasa’sı nasıl doldu?
Yani, Atatürk’ün düşünsel kaynakları nelerdi? Entelektüel bilgi birikimini nasıl edindi ?
Öyle ya… Mutlak otoriter saltanat egemenliğine karşı duruşunu, dogmalara karşı tavrını nereden edindi?
Bu tür soruları yanıtlamadan Atatürk tanınabilir mi? Salt kişisel biyografik bilgiler ile Atatürk'ü açıklamak ne derece doyurucu yanıt verir? Veya askeri kimliğiyle? Veya karizması veya liderliği gibi kişisel özellikleriyle Atatürk tam anlaşılabilir mi? Bu kafayla Atatürk yıllarca, devlet katına hapsedildi. Böylece:
Atatürk salt şekilciliğe indirgendi.
Atatürk, seremoniye indirgendi.
Atatürk, salt popülizme indirgendi.
Günümüz tartışmaları sadece bu eksen üzerinden yürüyor. Atatürk'ün düşünce dünyasına dair “arkeolojik kazı” yapılmıyor.
Ve: İnsanlarımız, dilinde Atatürk olanı, anıta çelenk koyanı Atatürkçü sanıyor! Gardırop Atatürkçülerin dün olduğu gibi bugün de büyük devrimciyi nasıl yok etmeye çalıştığını kavramakta zorlanıyor! Bu oyunu bozmak lazım…