Bir “koltuk” düşünün ki…
Bütçesi; 6 milyar 867 milyon Türk Lirası ile,
aralarında Ekonomi, Kalkınma, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Bilim
Sanayi ve Teknoloji, Çevre ve Şehircilik, Sağlık, Kültür ve Turizm
Bakanlıkları’nın da yer aldığı on bir bakanlığın her birine ayrılan
bütçeden fazla!
Personel sayısı 117 bin 378.
Türkiye’nin en büyük “propaganda üssü!”
Evet, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan
bahsediyorum!
Evet, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet
Görmez’den bahsedeceğim!
Günlerdir…
Kafamdaki soruya yanıt arıyorum…
Mehmet Görmez’in koltuğundan alınmasının gerçek
nedenini merak ediyorum…
Gönderilmesiyle ilgili hakkında çıkan her makaleyi
okudum. Yok. Aradığım sorunun yanıtını bir türlü
bulamıyorum.
Daha bu yıl başında…
Mehmet Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB)
2017-2021 Stratejik
Planı’nı hazırladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından altına 1 milyon liralık S 600
model Mercedes çekildi. Demek Erdoğan ile sorunu
yoktu.
Peki ne oldu?
“Yedi yıl görevde bulundu yetmez mi” diyebilirsiniz. İlk DİB
Başkanı M. Rıfat Börekçi 17 yıl görev
yaptı. Hepinizin bildiği Mehmet Nuri
Yılmaz 11 yıl oturdu o koltukta.
Yani… Başkanın görev süresi açık.
Tekrar soruma dönüyorum:
Mehmet Görmez neden koltuğundan ayrıldı?
İş başa düştü…
Şii yakınlığı
İktidara yakın kaynak dedi ki:
– “Geleneksel ulemaya göre, Mehmet Dönmez ehli sünnete sahip
çıkmadı!”
Bu cümlenin kodu şudur: Sünniliğe
sahip çıkmadı!
Bu cümleyi sarf eden kişi arkasından şunu sekledi:
– “Geleneksel ulema tarafından modernist bulundu!”
Yani, Mehmet
Görmez yenilikçi görülüyordu.
Ne demekti yenilikçilik?
Sorunun yanıtı Mehmet Görmez’in bir yurt dışı gezisinde
saklıydı.
Tarih: 27 Aralık 2015.
Mehmet Görmez, Tahran’da yapılacak –İslam mezheplerini
yakınlaştırmayı amaçlayan- 29’uncu Vahdet
Konferansı’na katılmak için İran’a gitti.
– İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney ile görüştü.
-Şii din adamlarıyla saf tutarak namaz kıldı.
– Ve konferansta dedi ki:
“Mezhepler, İslam dininin anlaşılmasındaki farklı fikir ve
kanaatleri temsil eden, zamanla oluşmuş beşeri mekteplerdir.
Hepsinin amacı Allah’a varan istikameti belirlemektir. Her biri ana
yola varan bir tali yol mesabesindedir, ancak varacakları yer
aynıdır. Mezhebi dinle aynileştirmek ya da mezhep
mensubiyetini, İslam aidiyetinin üstünde görmek asla kabul
edilemez. Mezhebe dayalı ayrıştırma, ötekileştirme ve çatışma
taassubun ve cehaletin yansımasıdır. Mezheplerin
dinin önüne geçtiği hallerde en çok zarar gören dinin bizzat
kendisi olmuştur… Burada altını çizerek tekrar vurgulamak
istiyorum: Şiiler ve Sünniler tek bir
ümmettir… Hiç kimse bir başkasını, İslam’ı kendisinin
anladığı gibi algılayıp yaşamadığından ötürü tekfir edemez…”
Bir yıl sonra…
30’uncu Vahdet Toplantısı’na Türkiye’den sadece Caferi
lideri Selahattin Özgündüz katıldı.
Yani…