Bilmediğini bilmeyene ne öğretebilirsiniz?
Oysa.
Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp.
Kimi okuyucu sıkıştırıyor:
– Muharrem İnce’yi
niye yazmıyorsun?
Neyini yazayım?
– Olağanüstü kurultay toplama çabasını yaz?
– Aday olmasının önünü kesmek için genel merkezin neler yaptığını
yaz!
Yani…
“İnce okuyucu”, CHP içindeki tartışmaya müdahil
olmamı istiyor.
Peki yazayım:
Kasım Gülek’i tanır mısınız?
Hayır, Rockefeller bursuyla ABD’de
okumasını ima etmeyeceğim!
Hayır, cenaze namazını Fethullah
Gülen’in kıldırmasını vasiyet etmesini ima
etmeyeceğim!
CHP’de neler yaptığını anımsatacağım:
– Bir kere ağzı iyi laf yapardı. İktidara sokuşturduğu sözler
nedeniyle hapse mahkum edildi.
– Çok çalışkandı; Anadolu’yu eşek sırtında gezdi. Hamamda bile
basın toplantısı düzenledi. Ve:
CHP’nin 8’inci kurultayı bir ilke sahne
oldu; genel sekreteri parti meclisi değil delegeler seçti. Hatiplik
başarısıyla Kasım Gülek genel sekreter seçildi. CHP’de İsmet
İnönü’den sonra “ikinci adam” oldu.
İsmet Paşa, beklenenleri yerine getirme yerine “gevezelik” yapan
genel sekreterinden hiç memnun olmadı.
Ama Gülek, 9’uncu ve
10’uncu kurultayda koltuğunu korudu. 1954
genel seçim bozgunu ardından yapılan 11’inci
kurultayda da yine
seçildi. Çünkü:
CHP’liler, Gülek’in
iktidara laf sokuşturmasını seviyordu. Diğer yanda Gülek’in şahsi
geleceği için parti politikasını istismar etmesi kimi CHP’lileri
kızdırıyordu.
CHP, “kravatlılar” ve
“kravatsızlar” diye ikiye bölündü!
Partililer birbirine selamlaşmayı-el sıkışmayı kesti. Birbirlerini
alt etmek iktidardaki DP’yi yenmekten önemli hale geldi!
“Aaa bugüne ne kadar benziyor...