-İKTİDAR ortağı yaptığı FETÖ ve açılım yaparak meşruiyet sağlamaya çalıştığı PKK terör örgütleriyle ŞİMDİ mücadele ediyor.
-Kıbrıs’ta Annan Planı’nı desteklerken ŞİMDİ Denktaş Planı’nı hayata geçiriyor.
-Ermenistan açılımı yaparken ŞİMDİ Azerbaycan’ın yanında dimdik duruyor.
-Suriye’yi bölmek isteyen emperyalist politikayı savunurken ŞİMDİ Esat ile anlaşıyor.
-Kaddafi’nin linç edilmesi için para taşırken ŞİMDİ Libya’nın Doğu Akdeniz Projesi ile yanımızda olması için çaba sarf ediyor.
-Ege adalarının silahlandırılmasını seyrederken ŞİMDİ Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunan’ın kulağını çekiyor.
-NATO güvenliği, AB müktesebatı deyip Batı isteklerine boyun eğerken ŞİMDİ Rusya, Çin, İran'ın yanında duruyor.
-Mısır, İsrail, Suudi Arabistan gibi ülkeler ile küskünlük yaşarken ŞİMDİ el sıkışıyor.
-Ekonominin dümenini kağıttan para kazananların inisiyatifine bırakırken ŞİMDİ Türk Lirasının gerçek değeri ile yüzleşiyor, üretim için faiz lobisine karşı mücadele veriyor.
-Soğuk Savaş'ın kaba muhafazakâr kafasını taşırken ŞİMDİ Atatürk diyor, İskenderpaşa Cemaati'nin kapısına polis dayayıp tutuklama yapılmasını sağlıyor, Cumhuriyet'e ve dil devrimine laf eden grup başkan vekilini görevden alıyor…
Uzatmayayım…
Peki…
“Karşı mahalleden” bile icraatlarına destek bulurken, Ekrem İmamoğlu'na karşı yargı darbesini niçin yaptırdı? Ki bu ilk değil; İstanbul'u kaybedince de seçimi iptal ettirmişti.
İmamoğlu'nun bugün aday olmaması/ yarın cumhurbaşkanı seçilmemesi için yine yargıyı devreye soktu. Neden sürekli bunu yapıyor? Benim üzerinde durmak istediğim konu bu: Yenilgi kültürü!
Kavram genellikle futbol maçlarında karşımıza çıkıyor. Ancak. Siyaset dünyasındaki yenilgi kültürü üzerinde hiç durulmuyor. Bunun politik psikolojiye etkisi görmezden geliniyor…
Şuraya geleceğim:
Ülkemizde yenilgi/ mağlubiyet, felaket–çöküş olarak değerlendiriliyor. Siyaset, topyekun savaş olarak yaşanıyor. Sanki işin sonunda kıyamet var. Bu sebeple:
Kazanmak için her yol mübah oluyor. Her türlü şiddet, siyasetin aracı haline getiriliyor.
“Vatan haini” gibi en ağır sözler sarf ediliyor, linçler, yargı darbeleri ve hatta suikastlar yaşanıyor.
Yani… Kalemin yerini “kılıç” alıyor. Hedef belli, ucunda ne olursa olsun kaybetmeyeceğiz!
Bu içine girilen girdap, toplumsal kültürel kimliği oluşturuyor. Ve:
İnsanların sadakati, aidiyeti, bağlılığı bunun üzerinden belirleniyor. Kara propagandaya, gerçeklerin eğilip bükülmesine destekçilerin uyması şartı dayatılıyor! İtibariyle kimse hakikati aramıyor, yalanın dayanışması yaşanıyor…
Bugün İmamoğlu'na yapılan yargı darbesi ve sonrasında iktidar çevresinde bunun yorumuna dair sözler tavırlar tam da budur: Yenilgi kültürü!