İnsanı hayat yormuyor.
İnsanı, insanlar yoruyor.
35 yıldır gazeteciyim…
Polis görmekten, karakola, savcıya, duruşmaya gitmekten, haksızlık görmekten yorgun düştüm.
Mesleğim yüzünden başıma gelmeyen kalmadı; akla hayale gelmeyecek cezalarla karşılaştım, işkence gördüm, hapis yattım, işsiz bırakıldım, ölüm tehditleri aldım, işitmediğim küfür hakaret kalmadı. Evime barkıma-özel hayatıma girdiler. Yetmedi. Sahibi olduğum Odatv kapatıldı…
Söyler misiniz; ben ne yaptım?
Hırsızlık yapmadım. Ahlâksızlık yapmadım…
Sadece haber yaptım. Ne yazdım ise, hayat hep doğruladı. 15 kitabım, binlerce makalem, belgesellerim var…
Namusumla onurumla yaşadım. Şöhrete yenik düşmedim. Mesleğime, ülkeme aşkla bağlı kaldım.
Peki: Bu kadar kin niye? Bu derece düşmanlık niye? Bitmez tükenmez tehditler niye? Bu katmerli cezalar niye?
Geçen sabah bunları düşündüm: Bu derece zorluklar ile hayatı kaç kişi yaşadı/yaşıyor? Ölüm dışında sınanmadığım ne kaldı?
Pes etmek amacıyla yazmıyorum bu satırları. Merhamet dilenecek de değilim. Bilirim, ıstırap hakikatin yolu…
Ama istiyorum ki; on yıl, yüz yıl sonra yaşadıklarım/hangi zorluklar altında gazetecilik yaptığım bilinsin…
Bilinsin: Adalet yok ülkemizde. Hukuk yok. Mahkeme yok. Siyasi çıkarların celladı yapıldı yargı…
Namuslu gazeteciliğin tek ödülü var: Sadece acı.
Bunları şundan yazdım:
DÜNKÜ KARAR
Yaklaşık iki yıl önceydi: Libya'da MİT görevlisi şehit oldu.
Şehit olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı.
Şehit olduğunu TBMM'de basın toplantısı yapan milletvekili açıkladı.
Şehidin arkadaşları, akrabaları, hemşehrileri fotoğrafını koyarak açıkladı.
Şehidin şehrinde, ilçesinde, köyünde cenazeye katılım için tüm siyasi partilere çağrı yapıldı. Hiçbir şey gizli saklı değildi; MİT Müsteşarı çelenk bile gönderdi.
Şehidin toprağa verildiğini Odatv haber yaptı. Bunun üzerine sosyal medyada hakkımızda linç kampanyası başlatıldı.
Gece yarısı Odatv sorumlu yazı işleri müdürü Barış Terkoğlu evi basılarak gözaltına alındı. Tutuklandı.