12 yıl önceydi...
Evinin sokağında ikinci el kitaplar satılan sergiyi gezerken Namık Kemal’in 1955 yılı basımı “Osmanlı Tarihi-1” kitabını aldı.
O güne kadar tarihe pek ilgi duymamıştı. Tarihin labirentine bu kitapla girdi. Arkası geldi. Ama bir savaş çok ilgisini çekti; Çanakkale...
Bunun özel anlamı da vardı; dedesi Burhanettin Ölçer, Alman Komutan Liman von Sanders’in savaşta tercümanlığını yapmıştı.
-“Herkese Çanakkale Savaşı’nı anlatmaya başlamıştım. Ancak çok şaşırarak gördüm ki, bu konuda genelde kimse bir şey bilmiyor, bilen de eksik biliyordu!”
Denizden saldırı (19 Şubat-18 Mart 1915) ile kara savaşları (25 Nisan-9 Ocak 1916) farkı dahi bilinmiyordu!
Öte yandan son yıllarda bazı odakların Mustafa Kemal’in Çanakkale’deki dehasının gölgelemesini kabul edemiyordu...
-“Kitap yazmak bende bir heyecan, bir tutku, bir gurur ve ecdadımıza sonsuz bir hayranlık, minnet ve saygı uyandırdı. Bu savaşı sürdüren ecdadın torunu olmak bana tarifsiz gurur verdi. Herkesin dedesi oradaydı; herkesin genlerine bu mücadele işlemişti.”
Kolları sıvadı. Ancak:
★★★
Kaynakların azlığına şaşırdı. Özellikle de düşmanın denizden yapılan saldırıları hakkında hiç bilgi yoktu...
Önce Fransızca ve İngilizce kaynaklara yöneldi.
-“İngilizlerin ve Fransızların hangi gemilerinin nereye, ne zaman saldırdığı, hangi komutanın nerede olduğu ve ne dediğini tespit etmek mümkünken, savunma pozisyonundaki Osmanlı’nın komuta kademesinde kim vardı, neredeydi, nasıl savunma oluşturmuştu gibi bilgilere ulaşmak imkansızdı.”
Bu kez Almanca kaynaklara başvurdu. “Böylece bir anda yüz yıl önce Almanya’da kullanımda olan gotik yazıyla hatırat okurken buldum kendimi.”
Dört dil bilmesinin faydasını gördü.
Bitmedi. Mesela: