DOKUZ seçim kazanmış bir AKP, ilk kez seçimlere oldukça dağınık giriyor.
Gündemi CHP'ye kaptıran, işi gücü bırakmış 'varsa yoksa CHP'nin
vaatleri' diyen sözcüleriyle tersten CHP propagandası yapan bir AKP
görüyoruz.
Yoksulluğu yenme vaadiyle iktidar olduğunu unutup, alt gelir
gruplarına milli gelirden daha yüksek pay aktarma sözü veren CHP'ye
yüklenen; böylece hem alt gelir gruplarını üzdüğünü hem de 'güçlü
ekonomi yarattık' tezini sıfırladığını düşünemeyen bir AKP ile
karşı karşıyayız.
Çözüm sürecini, Başbakan Davutoğlu'nun ifadesiyle 'dijital ortamda
düşürerek' seçim bildirgesine koyamayan bir AKP'nin yaptığı
'acemilik' değil mi?
Gerçi sadece çözüm süreci değil, vaatler de unutulmuş ya!
SEYİRCİ BİR BAŞBAKAN
Dağınıklık, savrulma bu kadar değil ki, Cumhurbaşkanı'nın
zorlamasıyla seçim bildirgesine konan başkanlık sisteminin
unutulması; Davutoğlu'nun, öncelik ve karar vericiliği her alanda
Erdoğan'a kaptırması gibi konular seçmenin gözünden kaçmıyor.
Öyle MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın adaylık macerasını, şeffaflık
tasarısını, Yüce Divan oylamasını, vs. anımsatmaya dahi gerek
yok.
Seçim bildirgesinde yer aldığı halde 4G ihalesinin iptalini, özel
güvenlik sisteminin kaldırılmasını ilk Cumhurbaşkanı'nın ağzından
duyan seçmen, onun Merkez Bankası'nı topa tutmasına da ilk kez
tanıklık etti. Davutoğlu ise tüm bunlar karşısında vatandaş gibi
seyirci konumda kalıyor, güçsüzlük sergiliyor, "Sayın Cumhurbaşkanı
bu konular bizim yetkimizde" diyemiyor.
Bunda, AKP seçmeninin önemli bir bölümünün dahi Erdoğan'ı başkan
değil, Cumhurbaşkanı seçtiğini görememenin etkisi olabilir.
Oysa Erdoğan'ın bazı çıkışları AKP'yi zorlamaya devam edecek
gibi.
Bir gün, "3 yıldır patinaj yapıyoruz" itirafında bulunuyor.
Ertesi gün, KKTC ile dahi sağlıklı ilişki geliştiremeyen, yeni
seçilmiş Cumhurbaşkanı'na ayar çeken bir Türkiye görüntüsü
verdiriyor; dünyanın hafızasına, dip yapmış dış politika algısını
iyice yerleştiriyor.