HERKES kabul ediyor ki koalisyon görüşmelerinin olumlu havada başlamasına CHP önemli katkı yaptı ve anlaşılan o ki bu tutumunu sürdürecek de.
'Neden' sorusuna 1999'a giderek yanıt verelim.
Deniz Baykal, bir gün ANAYOL hükümetini yıkan gensoruyu piyasaya
sürdü.
Rahmetli Demirel dahi sandı ki Baykal'ın bir de çözümü vardı.
Baykal, "TBMM'de herhangi bir milletvekili de başbakan olabilir"
deyince Demirel, görevi hemen Yalım Erez'e verdi, O da umutla
sahaya indi.
Koalisyonu kuracak havadaydı, ama 54 milletvekilli CHP,
bakanlıkların yarısını isteyerek işi yokuşa sürünce Tansu Çiller
oyunu gördü.
Hemen Bülent Ecevit'in azınlık hükümetini kurdurdu.
Ecevit de Öcalan'ı teslim alan başbakan olarak girdiği seçimden
birinci çıkarken "Onu da istemem, bunu da; öyle de olmaz, böyle de"
diyen Baykal, CHP'yi barajın altında bıraktı.
SIKILI YUMRUK YOKTU AMA
Kılıçdaroğlu ve ekibi 7 Haziran'dan beri bu örneği hiç
unutmadı.
O nedenle ki CHP, AKP de dahil tüm partilere kapıyı açık tutarak
'çözümsüzlüğün değil, çözümün adresi olma' iddiasını kanıtlamaya
çalışıyor.
Ancak bu politikanın devamı sadece CHP'ye bağlı değil; ikinci
turlar başladığında bunu netlikle göreceğiz, CHP'yi karın ağrıları
o turlarda tutacak.
Çünkü CHP temel vaatlerinin arkasında durmak zorunda, öyle de
yapacak.