SINIRINDAKİ çok yakıcı izler bırakan savaş nedeniyle Türkiye, ateş çemberinden geçiyor ve bunun böyle olacağı aylar öncesinden belliydi.
Ancak Türkiye, o kıymetli ayları hem de iki seçimle uğraşarak geçirdi.
Bu nedenle yeni hükümet, daha dün kurulabildi, ‘ateş çemberi’
ülkeyi, en güçlüsünden bir hükümete çoktan mahkûm etmiş olsa
da.
“Kurulan hükümet bu güce sahip” denebilir ama “Böylesi bir dönemin,
örneğin bir AKP-CHP koalisyonu ile geçilmesi çok daha sağlıklı,
daha az tartışmalı olurdu” tezini savunmak da çok doğal.
İki görüşten haklı çıkanı tarih gösterecek, ancak şu anda tüm
sorumluluğun tek başına AKP’nin omuzlarında kaldığı net.
DEĞİŞİM İSTİKRARI GETİRMEDİ
Yükün sadece AKP’ye kalması, muhalefetin 1 Kasım sonrası içine
girdiği krizle de ilgili; oysa tam tersine, derli toplu,
önerilerini etkili şekilde anlatan güçlü bir muhalefet en çok da
böylesi dönemlerde aranır.
Ancak en başta anamuhalefette ciddi iç tartışma yaşanıyor, Kemal
Kılıçdaroğlu’nun rakipleri her gün medyada görüşlerini
anlatıyor.
Onlar dışında CHP’de herkes tam bir sessizlik içinde; elbette bu
sessizlik sürdürülemez, sıkıntılar bir şekilde aşılmak
durumunda.
Bugün yaşananı ise Kılıçdaroğlu sonrası esen değişim rüzgârından
ayrı düşünmemeli; o değişimin henüz istikrarı getirmediğini
unutmamak kaydıyla.
En basiti, Kılıçdaroğlu, 5 yılda tam 77 genel başkan
yardımcısı/genel sekreter değiştirmek zorunda kalmışsa, akla iki
olasılık gelir.