DENİZ BAYKAL, önceki akşam CNN Türk'te, TBMM Başkanlığı'na adaylık ısrarının nedenini, 'bir meydan okuma' diye açıkladı.
Doğrusu bu sözleri duyan, "Herhalde AKP'ye meydan okuma" diye
düşündü, ama meğer CHP içinde birkaç arkadaşına karşı meydan
okumaymış.
Yanlış anlamadıysak, TBMM Başkanlığı, yine CHP içi bir hesaplaşma
arzusunun sonucu AKP tarafından kazanılmış, mağlup taraf yine CHP
olsa da.
Yani 'tarihi fırsat', 'tarihi başarısızlığa' göz göre göre böyle
çevrildi.
O tarihi başarısızlığın sorumlusu ise hiç özeleştiri niyetinde
değil, aynen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisine tavsiye ettiği
gibi, "Boş ver ya" havasında.
Şimdi çıkıp, "Nasılsa ne gam ne tasa, hayat böyle geçti" dense
haksızlık mı?
CHP'DE BİR DÖNEMİN SONU
Bilemiyorum, parti içi hesaplaşma dürtüsüyle kaç siyasetçi böyle
tutum alır, ama görünen o ki, CHP'de bu hastalığın da son örneği
yaşandı.
Şimdi TBMM Başkanı seçildiğine göre, bugünden itibaren siyasetin
önündeki sorun, ülkenin en kısa zamanda bir hükümete
kavuşturulmasıdır.
Burada da parti içi hesaplaşmalar, sonuç alınmayacak meydan
okumalar, kişisel arzular öne çıkacaksa biline ki, seçmen bunları
çok iyi görüyor.
Türkiye'nin önünde yakıcı sorunlar dururken, siyasetin kendi dev
aynasının önüne çakılı kalması sadece hanesine yazılacak dev bir
kayıp olur.
Çünkü millet yüzde 97 ile temsil edilen bir TBMM oluşturdu ve
siyasete şu mesajını çok net ulaştırdı: