SEÇMEN 7 Haziran günü demokrasiden tek adım geri gidiş istemediğini, otoriter yönetime tamamen kapalı olduğunu açık seçik ortaya koydu. Bunu da muhalefete destek vererek gösterdi, onlara büyük bir görev yükledi. Muhalif partiler AKP'yi ilk kez yenebildi, seçmenin arzusu buydu.
Seçmen, AKP'ye karşı sandıkta gerçek partisine değil,
milletvekili dağılımı hesabına göre oy kullandı, çünkü hedefi
Erdoğan ve AKP'ydi.
Talebi ise 13 yıllık iktidar döneminde üstü örtülen, yolsuz,
haksız, adaletsiz her uygulama ve icraatın saydamlaştırılması,
hesaplarının sorulmasıdır.
Yetmedi, soluklanmak isteyen bir geniş seçmen kitlesi var
karşımızda.
Ekonominin yeniden rayına oturmasını, kurumlara saygınlık
kazandırılmasını, hukukun üstünlüğünü, değerlerin yerli yerine
oturmasını istiyor.
Bu görevi de AKP'den mutsuz olduğu için muhalefetin tümüne
verdi.
YENİ BİR SEÇİM Mİ
Ancak seçim gecesi MHP Lideri Bahçeli'nin açıklamaları bu seçmen
kitlesince farklı anlaşıldı, sanki MHP görev üstlenmek istemiyor
diye görüldü.
Oy sayımı sürerken Bahçeli'nin, 'erken seçimi' de alternatif
göstermesi, 2002 yılındaki ülkeyi ansızın seçime götürme kararını
anımsattı.
Daha biri bitmeden yenisinden söz etmek, "AKP, ilk kez yenmişken bu
açıklama ne" sorusunu akla getirdi.
Oysa seçmenin ilk beklediği, muhalefetin hükümet için harekete
geçmesiydi ve 'hükümetten kaçmayı' affetmediğini geçmiş seçimlerde
de göstermişti.
Hiç şüphe yok ki o yüzde 60'a yaklaşan seçmen kitlesi, masum
insanların dalga dalga cezaevlerine yollanmadığı, yaşam tarzlarının
tartışma konusu edilmediği, 'düşmanlaştırmanın' son bulduğu günlere
hasretti.
Cumhurbaşkanı'nı anayasal çizgiye çekmeden, kurumları 'bir partinin
değil devletin organı' yapmadan ilk dakikada görev üstlenmekten
kaçınan kim olursa olsun, seçmenin bedel ödeteceği açıktır.
Her lider bilir ki o seçmen, yeni bir seçimi ne anlar, ne
kabullenir.