ABD'nin Texas eyaleti, San Antonio kentine bağlı Uvalde
kasabasında yine bir ilkokula silahlı saldırı oldu. 18 küçücük
çocuk, bir öğretmen ve bir veli yaşamını kaybetti. Bu tür silahlı
saldırı ve kitlesel hatta seri cinayetler de biliyorsunuz bir tek
ABD’ye özgü. Yalnızca Norveç’te 2011 yılında olmuştu. Saldırgan hem
Oslo’da bombalı saldırı düzenlemiş hem de bir adadaki gençlik
kampını basmış 77 kişiyi katletmişti.
Her ne kadar bir Arap ülkesindeki tekli cinayetler kadar bizim
basınımızın özel ilgisini çekmiyorsa da ABD’de yalnızca 2021
yılında, yalnızca okullarda 138 saldırı oldu.
Bu yıl silahlı saldırı 10’u buldu. Mayıs ayında dört saldırıda 29
kişi yaşamını kaybetti. Sonuncusunu hesaba dahil etmedim üstelik.
Daha birkaç gün önce bir market tarandı. Elbette basın bunu
haberlerde, ABD’deki ifadesi de öyle “Afro-Amerikalıların gittiği
market” diye veriyor. Çünkü onlar hâlâ “ABD vatandaşı” olamadılar.
Başkalar! Oysa ABD toplumunu oluşturan “Cermenler” de var. Katili
tanımlarken o sıfatın kullanıldığını duydunuz mu? Katilden de
vazgeçtim, herhangi bir vatandaşlarını… Bu da güya beyinlerimizin
göç etmek için sıra beklediği ABD’de işin başka bir yönü.
Teksas’taki son saldırıyı yapan da adından anlaşıldığı gibi bir
“Hispanik”!
Aslında o da bir kurban.
Zor koşulların insanı. Çevresi öyle. Gücü gücü yetene.
Tek tek bireyler. Başlarının çaresine bakacaklar.
Sanmayın ki sokakların işi. Gene orada bir kuralı, raconu
vardır.
Yapı böyle. Haydut devlet. İçte ve dışta. Güvenlik güçlerini
görüyoruz. Basıyor boğazını sorgusuz sualsiz. Eğer görüntüleri
yoksa. Hadi ara bakayım hakkını.
Şiddet görmüş.
Artık neyse nedeni, bilmiyoruz. Çünkü o da öldürüldü. Genellikle
böyle sonuçlanıyor.
18 Mayıs’ta 18 yaşını bitirmiş bir genç.
350 doları koymuş cebine. İlk iş koşmuş markete. Almış otomatiğini.
Büyükannesini vurmuş. Sonra okula.
ABD’de silah bulundurma “özgür ve demokratik” bir ülke oldukları
için bir hak deseler de inanacak mısınız…
Gerçekten de bağımsızlık savaşı döneminde anayasal özgürlük diye
tanımlanmış. Ama o zamanın ABD’siyle bir ilgileri kalmadığı
gerçek.
Şimdi silah tröstleri son sözü söylüyor.
Hatta dünyada nerede, ne zaman savaş “çıkarılacağına” bile… hani
demokrasi yok sizde deyip bizim gibi ülkelere vurup kapıyı
geliyorlar ya… kendi ekonomileri açısından karar verici onlar.
İster Demokrat ister Cumhuriyetçi olsun bu konuda tam bir fikir
birliği vardır.
İstatistik der dururuz ya ABD’de o da bir başka. Başka ülkelerin
rakamlarını hane halkının içtiğine yediğine kadar bile bilirler,
yayımlarlar da, kendileriyle ilgili sayısal verilerde pek o kadar
özgürlükçü değiller… 2017 rakamını biliyorum. Mutlaka son yıllarda
çok daha artmıştır. ABD’de 2017’de bir yılda, 40 bin kişi ateşli
silahlarla yaşamını kaybetmiş.
Ama ne gam!
Her kişiye bir silah düşüyor. 350 milyon! Fazlası var eksiği yok.
Yaşlıları ve bebeleri saymazsanız. Kişi başına üçer beşer…
Silah tröstleri kısıtlamalara elbette karşılar. Tek bir yasa bile
onay vermezlerse geçemez.
Zaten bazı eyaletlerde hiçbir bir kısıtlama da yok.
Olanlarda da, kimse gösterdiğiniz belgelere bile bakmıyor.
Eğer akli dengeniz açısından sıkıntılı bir durumunuz yoksa o da
kolay zaten.
Ayrıca Teksas’ta bir şişe bira satın almak için 21 yaşından büyük
olmanız gerekiyor da silaha erişmeniz için o kadar beklemenize
gerek yok.
Bastır parayı, bul karayı.
Hem de otomatiğinin en âlâsını.
Zincir marketlerde bile bulabiliyorsunuz.
Özellikle salgın döneminde silah satışı çok arttı.
UNICEF ve Dünya Bankası’nın iki ay önce yayımladığı rapora göre,
COVID-19 salgını başladığından bu yana çocuk sahibi ailelerin en az
üçte ikisi gelir kaybı yaşamış.
Her dört çocuklu aileden birinin bir gün veya daha uzun süre
gıdasız kaldığı da belirtiliyor. Çocuklu ailelerin neredeyse
yarısında, yetişkinler parasızlıktan dolayı bir öğünü atladıklarını
söylüyorlar. Rapora göre, çocuklu veya çocuksuz ailelerde
yetişkinlerin yaklaşık dörtte biri, salgın başladığından bu yana
çalışamıyor. Bu dünyadaki 35 ülkenin verileri.
Ama inanın şu saptamamın son derece bilimsel olduğunu biliyorum: Bu
araştırmadan ABD’nin payına eksiği değil, fazlası düşmüştür.
Eşitsizlik ve gelir dağılımındaki uçurum sağlık alanında daha da
gün yüzüne çıktı.
İnsanlar yalnızca sağlık haklarından… o da ayrı bir konu, “hak” ne
kadar var… yararlanma konusunda, yalnızca maskeye ya da aşıya
ulaşma hakkında değil, gıdaya hatta beş litrelik suya bile ulaşma
konusunda “başka” olduklarının gerçeğiyle acı bir biçimde
yüzleştiler.
Olmaya görün ABD’de siyah, olmaya görün siyahın kadını, olmaya
görün siyah kadının yaşlısı… Yoksulu diye eklemiyorum. O cepte
koşul! Herkesin Obama gibi çikolatalı olma şansı yok kuşkusuz.
Ayrıca bir ABD gerçeği daha var. Ki bence en beteri bu.
“ABD seçmeninin ABD hükümeti üzerinde Winnie the Pooh kadar etkisi
var” derler sonra da eklerler “Xi Jinping’in daha fazla…”
Umutsuzluk en fenasıdır.
Çıkışsızlık insanları kıstırır.
Böyle gitmez deyip masaya yumruğunuzu vurabilme gücüne ve örgütüne
sahip olmak nasıl bir mutluluktur bilirsiniz.
Kendimi ABD’de bir mahalleye koyuyorum. Nefesim kesiliyor.
Gerilimin artması silahlanmada hızı artırdı.
Neden diye sorduklarında, kendimi güvende hissetmek istiyorum
yanıtını veriyorlardı.
Ha bu arada yanlış bir izlenim edinmiş olabilirsiniz. En çok
silahlanan kesim de beyazlar ve de zengin beyazlar!
Biden bu son olaydan sonra “Yeter artık. Bir şeyler yapmalıyız”
demiş.
Duyun da inanmayın.
Sakinleştiricidir.
Geçer.
Geçmese bile Biden bu, unutur.
En son “tayfalarına duyurulur” diyelim, yazıyı bitirelim.
Kısa hisse.
Çıkar, çıkarabildiğin kadar!
ABD Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) üst düzey bir yetkili bir
grup gazeteciyle yaptığı bilgilendirme toplantısında Rusya’nın
Ukrayna’nın Donbas bölgesinde askeri kazanımlarını artırdığını ve
birçok bölgede Ukrayna güçlerini kuşatmaya çalıştığını
söylemiş.
Yetkili, "Rusya’nın Slavyansk ve Kramatorsk’a yönelik ilerleme
kaydettiğini değerlendiriyoruz. Çatışmalar devam etse de Rus
kuvvetleri, Sivierodonetsk’in kuzeydoğusunun büyük bir kısmını ele
geçirdiğini değerlendiriyoruz" diyor.
Halen sayı ve ateş gücü bakımından Rusya'nın üstünlüğünün söz
konusu olduğunu, Rusya’nın halen Ukrayna’ya getirdiği ateş gücünün
yüzde 80’ini koruduğunu, Karadeniz’de üstünlüğün Rusya’da olduğunu,
Moskova gemisinin batırılmasından sonra kıyıya yaklaşan herhangi
bir gemi henüz görmediklerini, ancak Rusya’nın engelleme
harekatının başarılı bir şekilde devam ettiğini belirtiyor…
Bu da yandan alevli, tayfa basınımıza gelsin.
E ee n’olcek şimdi?
Kaldınız mı açıkta.
Bilen sözü dinlemediniz.
Sizi çok uyardık.
27 Mayıs’ta ABD hükümeti, Venezuela ve Nikaragua'yı Amerika
Kıtası Zirvesi'nden resmen çıkardığını duyurdu. ABD Zirve
Koordinatörü Kevin O'Reilly, Venezuela hakkında "Onları egemen bir
yönetim olarak tanımıyoruz" dedi.
Oldu, gözlerim doldu…
Artık gerçekten komiklik yapıyorlar gibi sanki.
Tanımazsan tanıma!
Biz de zaten seni tanımıyoruz!
Otur! Sıfır!!