Çankırı, Kurşunlu'dayız. Vatan Partisi'nin 96. Üretim
Kurultayı.
Yüze az kalmış.
Ama hepsinde aynı sorun. Aynı feryat. Benzer şikayetler giderek
artıyor. Sesler yükseliyor. Ne yapacağız? Ne yapacağız?
Hayvan üreticisi konuşuyor. Kaba yem üretiminde sıkıntı var. Neden?
Genç nüfus köyleri geçim derdiyle terkediyor. Tarlalar boş.
Ekilmiyor. Neden? Çünkü girdi maliyetleri yüksek. Geçen yıl şu
kadardı. Bu yıl 3-4 misli. Hepsini dışarıdan aldığımız için
kantarın topu kaçtı...
Taleplerini sayıyorlar. Tarımsal sulama, toplulaştırma,
kamulaştırma, ürün çeşitlemesi, eğitim, planlama, fiyatlar ya aşırı
düşüyor ya aşırı yükseliyor, alım garantisi olmalı, dışa bağımlı
olmayalım, mühendisler tarım il müdürlüklerinde masa başında değil
sahada olmalı, dişi hayvanların kesimi yasaklanmalı, düve ve
damızlık hayvanlar devlet tarafından verilmeli, uzun vadeli
taksitleri yayılan krediler... Biz buna bir de kooperatifçiliği,
tarım sanayi yatırımlarını, ürettiklerimizin pazarlanmasını ve
katmadeğer katılımını da ekliyoruz...
Hepsi gerçekleşebilir talepler.
“Bir karış kalmasın ekilmedik!” İşte o zaman kalmaz.
Türkiye coşar.
1400-1700 rakımda bal üretiyorlar. Dünya birincilikleri var.
Balcılık zor iştir. Fedekârlık ister. Yaşamınızı o koşullara
uydurmak zorundasınız aylarca ailenizden uzak. Yaylalarda,
dağlarda. Günü sıcak, gecesi soğuk.
Kamyon kamyon Türkiye'yi çiçek peşinde dolanırsınız.
Kışın boş durmak yok, arıların beslenmesi var.
Geldik yine girdiye, mazota.
Nasıl buraya geldik. Bir litre mazotla bir kilo buğday eşitti
diyorlar. Bu eşitlik nasıl bozuldu?
Girdiler ve maliyet yükseliyor. Ürün fiyatı artmıyor.
Çiftçimizin üretme şevki kırılıyor.
Geliyoruz tenzili rütbeye.
Çünkü çiftçimiz efendiyken, kambura sayıldı.
Sistem değişti.
Şimdi zaman, yeniden nasıl efendi yapacağız zamanı.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek onu anlatıyor.
Güneşimiz, toprağımız, suyumuz var.
İnsanımız var hepsinden önce. Çalışkan.
ABD danaları bostana girdi. Efendilik bozuldu.
“Biz çiftçi baştacı diyeceğiz” diyor. Yolunu bir bir anlatıyor.
Karar noktasına geldik çattık. Artık devam edemeyeceği anlaşılıyor.
Borç... borç... borca girdik, battık.
Türkiyeye haciz geliyor artık.
Sistem bitti artık.
Umutlu olalım.
Yeni sistem geliyor.
Ucuz mazot, gübre, yem...
Bizim kaynakları üreticiye döndürecek bir hükümete ihtiyacımız
var.
Üreticilerin hükümeti olması gerekir.
Üreticilerin milli hükümeti.
Ama Vatan Partisi Genel Başkanı bir şart koşuyor:
“Yalnızca talep etmeyeceğiz. Siyaset meydanına çıkacaksınız. Sizin
sözünüz dinlenmeli!”
Programı üreticiler zaten söylüyor. Ona uygun dış politika
izleyeceğiz.
Enerji fiyatlarını denetleyemiyoruz, deniyor.
Denetleriz. Dostumuzu dost bilirsek.
Traktöre mazot dolduramazsak, nasıl bir karış toprak kalmayacak
gibi ekeceksin.
İsrail'e gideceğimize, İran'a gitmek gerekir. Eğer tercih
edilecekse çiftçiden yana olacaksanız.
Türkiye zincirlerini kırmaya başladı.
Bunu tam yapmamız lazım. ABD'ye sorarak olmaz.
Yeni bir uygarlık yükseliyor.
İşte bu büyük kararı vereceğiz.
Üreticimize “üret arkandayız” diyecek miyiz... Destekleyecek
miyiz... Yoksa bankalardan, borsa vurguncularından yana mıyız?
Çanakkale'de en çok şehit verenlerin memleketindeyiz...
“Çanakkale'nin içinde aynalı çarşı... ana ben gidiyom düşmana
karşı...”
Bu türkünün sahipleri.
Onlardan beklenen masaya yumruk vurma zamanıdır.
Hayatımız umut.
Çünkü biz “toprak-su-tohum-emek” birleşince yeşereceğini
biliyoruz.
Bereketli olacaktır.