Yine bir havaalanı yazısı. Vatan Partisi Yurtdışı temsilciliğinin 11. Olağan Kurultayı’na katılacağız. 1970’ten bu yana gider gelirim. Bazılarını Türkiye’deki köylerinden tanırım. Evlendiler çocukları oldu. Onların düğünlerine gittik. Torunlarımız oldu. Neredeyse onlar evlenecek. O kadar eski dostluklar. Paylaşmalar. Geçen gün bir uzman söylüyordu. Yeni “bağımlılıklar” arasına “layk”lar da girmiş. “O da ne??” diyeceksiniz. Facebook’ta filan “beğenmeler” “tıklamalar” oluyor ya... Gerçekten hastalık biçimine dönüşmüş. Tedavi edilmesi gereken yani...
Her ne kadar yurtdışındaki arkadaşlarla ilişkimiz “tıbbi” açıdan bir hastalık olarak tanımlanmasa da önemli bir birlikte yaşanmışlık bağlılığıdır. Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz ayrı gitmez.
YAPRAK SARMA VE SİMİT
Yıllar önce İngiltere’de bir arkadaşımız bebek bekliyordu. Şimdi bizim Can’la yaşıt olmalı. O zamanlar Türkiye’ye gelemiyorlar. Oturum almak için beş yıl İngiltere’de kalmaları gerekiyordu. Neyse... canı simit istemiş. Bir bavul dolusu simit yüklendim gittim. Evdekiler haklı olarak sordular:
- Bu ne?
- E, canı simit istemiş... ne yapayım...
- Peki, onu anladık da, neden bir bavul...?
- O yerken ötekiler baksın mı??
Bir keresinde tam taze yaprak zamanı. Özlemişlerdir, sevinirler dedim, ne bileyim. Yine koca bir bavul dolusu... Herkese birer pişirimlik derken, o kadar etti.
Tam geldim Almanya’ya, uçak alçalıyor. Eyvah dedim, şimdi gümrükte açarlarsa bavulumu, soracaklar yine, “bu ne??” Şimdi artık dolmayı herkes biliyor, Türk bakkalları da var. O zamanlar yabancılar...
Gazete Oku Mobil Uygulama
Uygulamadan Takip Edin.