“Kimsenin haram lokmasını yemedim. Kimseyi kandırmadım. Oğlumu
bu işten rant sağlayanlar götürdü. Onu buğday ekip hayvan otlatarak
kazandığım parayla zorluklarla yetiştirdim. Oğlumu askere
gidecekken aldılar. HDP’liler götürdü. Çocuğumu istiyorum. Çocuğumu
getirmezlerse herşeyi yaparım.”
Bu da Dicle ilçesinden gelip Diyarbakır’daki HDP binasının önündeki
eyleme katılan bir ananın Zazaca feryadı.
Bir baba sesini Kırmançi yükseltiyor. Hangi dilden söyleyeyim diye
Türkçe soruyor.
Kürtçe Türkçe her lehçeden seslerini yükseltiyorlar.
Eskiden de giremedikleri HDP’nin kapısına dayandılar,
zorluyorlar.
Cesaretliler.
Zincirlerini kırdılar.
“Yeter!” diyorlar.
Yeter!
Evet! Sesimizi bir ediyoruz. Gücüne bir nefes daha katıyoruz.
Vatan Partili Öncü Kadınlar orada.
Cumhuriyet Kadınları Derneği orada.
Vatanını seven genci yaşlısı orada.
Bizim dağa gönderecek çocuğumuz yok!
Bizim Amerikan uşağı yapacağınız çocuğumuz yok!
Oğlumuzu kızımızı kınalayıp göz kırpmadan düşmanın üzerine salmış
anaların, babaların torunlarıyız.
Düşmana oğul, kız vermeyiz!
Biz zorla götürülen çocuklarımızı istiyoruz.
Huzur istiyoruz.
Karnımız doysun, kızlarımız oğullarımız okusun, elleri kendi
vatanlarına, analarına, babalarına karşı ABD silahı değil ekmek
tutsun istiyoruz. Hayvan otlattık, canımız ciğerimiz oğulcuğumuzu,
saçının teline kıyamadığımız kızımızı büyüttük. O hayvan doktoru
olacak. O yaşam fışkıran meralarda özgürce, sağlıklı hayvan
otlatanların, sağlıklı olması için doktor olacak. Dizlerim
ağrıdığında bizlere bakacak. Hakkım yendiğinde avukatım olacak!
Çekilin önümüzden!
Çekilin önümüzden!!
ABD yenildi.
Sınırın içinde, ötesinde kökleri sökülüyor.
Sökülecek.
Tek dişleri kaldı.
Uşakları ağababasız.
Parmaklarımızın ucunla ittirince nasıl yıkılıyorlar
görüyorsunuz.
O merdivenlerde oturan biz anaların arkasında koskoca bir millet
var.
Bu ses duyulacak.
Bu ses yükselecek.
O sırada Kaftancıoğlu davasını izleyenlerin toplandığı İstanbul
Adliyesi’nin önünden de duyulacak! PKK’yı destekledikleri için
“mağdur” olan HDP’li belediye başkanlarının ziyaretgâhlarından
da... İstanbul medyasının plazalarından da...
Pentagon’un kulağı zaten burada.
Fısıldasan korkudan yerlerinden zıplıyorlar...
ENTEL DANTELLERE DOĞRUYA DOĞRU
Cüneyt Özdemir “Bir gazeteci olarak 30 yıldır durduğumuz yer doğruya doğru, yanlışa yanlış demek...” notuyla şunları söylüyor:
"Şimdi Diyarbakır’da HDP’nin önünde anneler babalar ‘evlatlarımızı verin’ diye nöbet bekliyorlar. Bakıyorum bizim entel dantel, solcu çevrelerden hiçbir şey yok, görmezden geliyorlar. Neden kardeşim? Niye görmezden geliyorsunuz? Öbürünü görüyorsun. PKK’ya bir şey olduğu zaman görüyorsun. HDP eylemini görüyorsun. Neden HDP’ye karşı eylem yapıldığı zaman görmezden geliyorsun? Göreceksin! Haber yapacaksın! Nasıl HDP’ye kayyum atanmasını, haksızlıkları haber yapıyorsun; burada da anneler babalar evlatlarının dağa çıkmasını istemiyorlar, geri getirin diyorlar, bunu HDP’den sorumlu tutuyorlar. Söyleyeceksiniz tabii. Söyleyeceğiz tabii. Görmezden gelmek yok öyle.
“Rahmetli Cüneyt Cebenoyan mesela, The Marmara’da Onat
Kutlar’la beraber otururken bomba patlıyor, kız kardeşi hayatını
kaybediyor ve sol çevrelerde hiç kimse bunu kimse PKK’yla
özdeşleştirmiyor. PKK üstlenmiş zaten.
“Aynı şey en son orman yangınlarında. Adı ekolojik örgüt, orman
yakıyor. Kimse de ses çıkarmıyor, görmezden geliyorlar. Böyle bir
rezalet olabilir mi? Sen sadece AK Parti’yi eleştir, sadece MHP’yi
eleştir... Böyle bir saçmalık olduğu zaman da görmezden gel. Ne
bunun adı da.... ‘Biz enteliz, danteliz, bilmem neyiz’. Böyle bir
şey yok kardeşim. Takım tutar gibi kimse parti marti tutmaz, kimse
bir şeyi desteklemez. Desteklememeli en azından. Bir hata var mı?
Söylersin ‘tak’ diye. Yoksa da ‘yok’ dersin.
İZİN VERMEYECEĞİZ KALEDE SAF TUTACAĞIZ