“Bizim kuşak çok şanslı, Uğur Mumcu gazeteciliğini gördük, gerçek gazeteler okuduk” demiş bir dostumuz.
Uğur Mumcu Aydınlık okurdu. 2000’e Doğru dergisini okurdu. Ben ölünce belki arkamdan yazarsınız diye söylüyorum.
Gerçek gazete olarak görürdü.
Aydınlık hâlâ öyle.
Uğur Mumcu kendi gazetesine kırgındı. Yazılarının sansürlenmesine öfkeliydi. Ankara’da Cumhuriyet bürosunda dertleşirken bunları anlattığında “neden” diye sordum “bırakmıyorsun...” Ayda bir geliyordu İstanbul’a. Nadir Nadi’ye sözüm var, o yaşarken ayrılamam diyordu.
Bunu da o ölmeden yazdığım için söylüyorum.
TGB Ankara’da Uğur Mumcu’yu iki günlük gazetecilik okulu düzenleyerek andı.
Benim de dersim vardı.
25 yıl sonra hâlâ böyle canlı yaşamasının nedeni nedir? İşte bunun sırrını vererek başladım konuşmama. Uğur Mumcu’nun elinde bir pusula vardı.
İşte bütün sır onda. Sihirli.
Hep emperyalizme karşı yönü gösteren pusula.
Bir gazeteciyi yaşatan.
Hoş tersine secdeye varanlar da var.
Geçici parıldak nemalanmalar olabilir. Ama sonu bataktır. Puf! Bakmışsın bugün var, yarın yok olmuş gitmişler.