Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2008-2016
yılları arasında 26 bin 168 çocuk kaybolmuş. Bunların 15 bin 399’u
kız çocuğu. Bir o kadar da erkek çocuk var kaybolan. Kimse erkek
çocukları gündeme getirmiyor. O galiba daha tabu bir konu. Ya da
yalnızca kadın-erkek çelişkisi olarak bakınca o veriler
atlanıyor belki de. Unutmayınız ki o erkek çocuklar ileride çok
kolaylıkla “suç işleyen” tarafta olabilir.
“Hadım etmek” için artık çok geç!
Kaybolan çocukların hepsi cinsel istismar nedeniyle değil
elbette.
Ama her türlü istismara açık.
Alıp başını televizyonlarda gördüğü parıltılı yaşama yelken açan...
kaçan... çocuklar da var.
Ya da kaçırılan... Bedenleri satılan, dilendirilen... Dilenci deyip
geçmeyin. Bilmem anımsıyor musunuz ünlü bir artistin kocası mı
sevgilisi mi bilemedim şimdi; şebeke başı olarak yakalanmıştı.
Çocukları tinerciliğe alıştırıp kapkaç, dilenme işinde örgütlediği
ortaya çıkmıştı. Özellikle Doğu, Güneydoğulu çocuklar. Altındaki
arabanın markasını buraya yazmaya utanıyorum.
EVE Mİ KAPATACAĞIZ
Son dönemde olaylar neden arttı?
Çünkü okullar tatil oldu.
Çocuklarımız mahallede oynuyorlar.
Çare ne?
Ne yapacağız sokaklardan çekip eve mi kapatacağız.
Tek tek bunalımlı bireyler!
Birbirine dokunmayan, sarılıp kucaklaşmayan, mahalledeki takımı gol
atınca pata pata sırtına vurup sarılmayan, zıp zıp zıplamayan,
annesini kaybeden acı acı miyavlayan kedi yavrusu için yüreği
kabarmayan, yabancılaşan bir toplum. Millet olma özelliklerini
yitirmenin un ufak zerreciklere ayırmanın kültürel
temelleri.