“Ben yarın, Zafer Partisi Genel Başkanı olmamın yanı sıra, Ümit Özdağ olarak tek başıma İçişleri Bakanlığı’nın önüne gideceğim. Tek başıma ve silahsız. Süleyman! Zerre kadar erkeklik onurun varsa, beni kapının önünde bekle. Seni yarın İçişleri Bakanlığı’nın önünde bulacağım oğlum. O zaman göreceğiz kim operasyon çocuğu, kim Soros’un çocuğu. Saat 11.00’de. Erkeksen orada bekle.”
Bu sözün gerisi nedir?
“Karı gibi korkma!”
“Karı gibi onursuz olma!”
Dil sizin ideolojinizi hemen ele verir.
Hele de Türkçe!
Doğayla içiçedir.
Renkli, benzetmeli, göndermeli zengin bir dildir.
Aklınızda ne varsa o dilinize hemen vurur.
Türkçe işte böyle yaman bir dildir.
Ağzından kaçıverir insanın.
Hele de siyasetçinin.
Gerçek yüzünü saklatmaz.
Duyarlığımız kadınlar adına mıdır?
Evet. Kadınların sorunlarının siyaset alanında çözüleceğinin
mücadelesini verenlerdeniz.
8 Mart'tan 8 Mart'a çıkıp bağrışmak değil. Gerçek çözüm
peşindeyiz.
Onun için siyasetçilerin Türkçesini, kadınıyla erkeğiyle iyi
izleriz.
Siyasetçininki tehlikelidir. Gülümse geç, üzerinde durma olmaz.
Bir toplum projesinin dile getirilmesidir.
İşte gerçek yüzleri bu, dedirtir.
Türkçemiz işte böyle marifetlidir.
Batırır da çıkarır da.
Siyasetçininki hepsinden önemlidir.
Türkiye'min geleceğini emanet edeceğimiz güvenli insanlar olmalı
onlar.
Peki ne tartışıyor, biliyor musunuz?
Neden düelloya çağırıyor?
“Erkek erkeğe” hangi konuda hesaplaşacaklar?
Hangi sorun?
Hangi çözüm? Tartışma hangi seçenekler üzerinde?
“Soros çocukluğu” hassasiyeti mi?
Fonlanmanın şakasının dibini yapıyor.
Başka bir sahnede.
Medya tetikçiliği “fonundan” 476 bin dolar pay aldığı bilinen
PKK/HDP yanlısı Ruşen Çakır'ın konuğu. Ekrana çıkacaklar,
hazırlıklar yapılıyor.
Özdağ: Nasıl gidiyor?
Çakır: Sağolun Sizin de iyi...
Özdağ: İyi valla. Allaha çok şükür.
Valla yeri düzeltmişsiniz.
Çakır: Sayende.
(Kahkahalar patlıyor)
Özdağ: Sayemde mi?
(Kahkahalar)
Fonlar benden gelmiyor. Fonlar başka yerden geliyor.
(Zevk içinde bizimle dalga geçiyorlar... karşılıklı gülmekten
yerlere yatıyorlar...)
-Şimdi bak laf çıkacak. Şimdi Ümit Özdağ fonluyor diyecekler bir
de...(https://twitter.com/MedyaVideos)
“Erkeklik” buraya kadar.
Onur nerede?
Kadınlar nerede?
Kadınlık onuru nerede?
Bu arada Zelenskiy de boş hayal peşinde hâlâ.
Ama durumu çok gerçekçi bir biçimde tanımladı.
Polonya'da düzenlenen "Ukrayna için Uluslararası Bağış
Konferansı"nda yaptığı konuşmada Marshall Planı'nın modern benzeri
olacak stratejik bir uluslararası destek planına ihtiyaç
duyduklarını söyledi. Hem savunma hem sosyal her alanda...
"Böyle bir himaye projesi, özgür ve demokratik dünya devletleri
arasında tarihi bir etkileşim ve ortaklık örneği
oluşturabilir"miş.
Marshall Planı işte tam da buydu. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra
dünyanın dengelerinin yeniden belirlenmesiydi. Gerçi artık ne
Niğde'de ne de Bor’da öyle bir pazar kalmadı. ABD, o ABD değil
artık.
Türkiye bunun ne anlama geldiğini yaşayarak, bugünlere gelerek çok
iyi belledi. Neden bizim de ısrarla Rusya-Ukrayna arasında
tarafsızlık konumunda değil, Asya cephesinde yer almamız
gerektiğini de bir kez daha açıklamış oldu.
Zelenskiy, ayrıca Rusya'nın neden bu kadar duyarlık gösterdiğinin
de kanıtlarını ortaya koydu...
Hepsi bir yana...
ABD mi? Türkiye mi?
Soru budur. Nereden bakacağız?
Zelenskiy'i izleyip doğru yanıtı içimize daha çok sindirerek
verebiliriz.
Çünkü o karnından konuşuyor.
Dinlemek, tercüme etmeye bile gerek kalmadan yol göstericidir.
Daha önce de çok yazdık. Çanlar çalıyordu. ABD'de resesyon
tartışmaları artık en üst düzeylerde açıklanıyor. ABD Merkez
Bankası (Fed) bu ay politika faizini 50 baz puan arttırdı. Bu, 2000
yılından bu yana 22 yılın en yüksek faiz artışı. Çin'deki
gelişmeler, tedarik zincirindeki etkileri. ABD ekonomisinin
çaresizliği...
Minneapolis Fed Başkanı Neel Kashkari, Cuma günü Minnesota
Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada, tedarik zincirinde yaşanan
sorunların düzelmemesi durumunda ABD Merkez Bankası’nın (Fed)
resesyon riskiyle karşı karşıya kalacağını çok açık söyledi.
Kashkari'ye göre, tedarik zincirindeki kırılmalarda eğer düzelme
olmazsa Fed'in yüksek enflasyonu düşürmek için daha sert bir para
politikasını uygulamak zorunda kalacak. Bu da daha yüksek bir
işsizlik oranına yol açacak. O zaman resesyon kaçınılmaz
olacaktır.
Fed Başkanı Jerome Powell “yapmayacağız” dedi ama faizlerin
önümüzdeki süreçte yüzde 0.75 hatta yüzde bir olması bekleniyor.
İngiltere Merkez Bankası da politika faizini üst üste dördüncü kez
arttırdı, yüzde bire çıkardı. Sonuçları kuşkusuz yalnızca
İngiltere'yi değil; bütün AB bölgesini etkileyecektir.
Kredi piyasaları sıkıntılı. Resesyon tartışılıyor.
AB'nin Rusya yaptırımlarından doğrudan zarar gördüğü çok açık.
Bedellerini ABD'den daha çok ödüyorlar. Alman ekonomisine
maliyetinin 220 milyar avro olacağı tartışılıyor. Sanayicilerden
sıradan Alman vatandaşına kadar sesler giderek daha çok
yükseliyor.
AB, tükettiği petrol ürünlerinin yüzde 97’sini dışarıdan alıyor.
Yüzde 51'i Rusya'dan. En bağımlısı AB'nin lider ülkesi Almanya.
AB toplumunun ve ekonomisinin yaptırım gücü devreye girecektir.
Türkiye için söylüyoruz, ama artık AB için de geçerli.
Böyle gitmeyecek.
Almanya, Almanya gibi davranmak zorunda kalacak.
Fransa da Fransa.