Bugün 26 Ağustos. Birkaç gün sonra 30 Ağustos olacak. Zafer
kazanılacak. Ama nasıl?
7 Temmuz 1922’de Sovyetler Birliği Büyükelçisi İran Büyükelçisi
şerefine ziyafet veriyor. Aynı geminin milletleri.
Atatürk konuşuyor:
“Aralof arkadaşımız diğer arkadaşlarımız gibi daima Doğu’nun masum
ve mazlum olan milletlerinin hissiyatını temsil eden insanları bir
araya getirmek ve onları dertleştirmekle pek büyük bir vazife
yapmaktadır. Bundan dolayı kendilerini tebrik ederim. Hemdert
olanlar yekdiğerini arar ve bulurlar. Aynı samimiyetle mütehassis
olan arkadaşlar, aynı samimiyetle mütehassis olan milletlerin
temsilcisi olarak epey zamandan beri burada bulunuyorlardı.
İçimizde hakikaten büyük bir boşluk vardı; o da İran milletinin
temsilcisinden mahrumiyet! Bugün ona da muvaffak olduğumuzdan
dolayı bahtiyarız.”
Evet, İran da mutlaka bu gemide olmalıydı. Bu duygulara dayanan bir
tavır değil. Atatürk çok açık koyuyor, siyasetinin “değiştirilemez”
esaslarını:
“Türkiya halkının Doğu milletleriyle, Rusya ile, Azerbaycan ile,
Afgan ile, İran ile olan bağları yalnız hissiyat üzerine kurulu
değildir. Hakiki, maddi, değiştirilemez birtakım esaslara
dayanmaktadır. Bu suretle düşmanlarımızın içimize girerek
yapacakları telkinler ile bu bağların sarsılmasına imkan tasavvur
etmek doğru değildir. Bugün dostlarımız emin olabilirler ki, biz
dünyada dostla da, düşmanla da temasa gelebiliriz ve onlar da
bizimle temas edebilirler. Fakat bu temas mevcut samimi bağları,
dostluğu daima sarsılmaktan korunmuş bulunduracaktır.”
BÜTÜN DOĞU’NUN DAVASIDIR
İçeride ve dışarıda aynı gemide olmanın esasları da çok açık.
Emperyalistlere karşı olmak. Mazlumlardan, mazlum milletlerden yana
olmak:
&ldq...