7 Mayıs Salı günü Servet Bora Abimizi uğurladık. Meclis’in önünde, daha sonra Kocatepe Camiinde sanki birden kalkıp geliverecek yine her zaman en zor karanlık günlerde bile yaptığı gibi, sakin sakin kulağıma bir şeyler fısıldayacak, bizi güldürüverecek gibi geldi…
Yozgat sürmelilerinin, Bozok Yaylasının Yörüklerinin dev adamı… Hititlerden bu yana dimdik…
Vatan Partisinin ana gövdesi işte böyle bir şey.
Çınar ağacını bilir misiniz? Gövdesini kucaklamaya kalkışsanız kollarınız yetmez. 12-20 yılda hızla büyür, öyle yer-yurt-toprak ayırt etmez. Her yerde boy verir. Kütük sürgünü verebilir. Tohumdan yetişir. Dört mevsim boyunca ekilebilir. Dayanıklıdır. Tozdan, kirden etkilenmez. Kolları gökyüzüne uzanır. Bazı çınarların dallarının bile kalınlığı 3-4 metreyi bulur… Gölgesi kucaklayıcıdır. Dalları, yaprakları, gölgesi ne şiirlere ne muhabbetlere tanıklık etmiştir. Kökleri öyle güçlü, öyle derinlerdedir ki, bazı ağaçların içi yaşlanır ama yine de kollarını beslemeye, sürgün vermeye devam eder. Bin yıl yaşar.
Daha ne diyeyim…
İşte o kökün sürgünleriydik biz.
Köküne kadar millîci.
Bereketli topraklarda büyük buluşma.
Yaş, dil, renk farkı bilmez idik… öyle de sessizce vericiydik… alıcı değil.
Nasıl unuturuz Silivri kapılarını… O ünlü savunmalarını… O düğmesiz cübbenin hakkını mahkeme heyetinin karşısında nasıl da verip devleştiğini.
Eşi de evde 40 gün konuşmadan Doğu Perinçek’in tahliyesi için dua okumuştu… Tutar demişti. O kadar yürektendi ki… Ördüğü çiçekli yelek hâlâ beni sımsıcak sarar, iğne oyası gül yakamda büyük onur.
Dal dal üstüne…
Yola devam.
Toprağı beslemeye devam.
Kökümüz sağlam.
***
Değerli abim, yoldaşım uğurlar olsun.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı anma töreninde Ankara Karşıyaka Mezarlığı'nda Filistin bayraklı atkısıyla konuşmuş ve "Denizlerin davası aynı zamanda Filistin davasıdır, onlar El-Fetih kamplarında İsrail zulmüne direnmiştir. Bütün CHP'liler Deniz Gezmiş'in yolundadır." demiş.
O yol bağımsızlık yoludur!
Emperyalizme karşı darağacında bile dik duruş yoludur.
Bir yanlışlık olmalı “bütün” derken.
Namık Tan’la nasıl bir “bütünlük” olacak…