Ağıt neden yakılır bilir misiniz? Hiç tanık oldunuz mu, bir acıyı paylaştınız mı... Öyle duygulu sözler öyle nağmeli bir biçimde söylenir ki kendinizi tutamazsınız... içinizi döke döke ağlarsınız... Bazen ağlayıcı bile tutulur... terapi gibi, rahatlarsınız, donup kalmazsınız... acınızı dışa vurdukça, orda bulunan yakınlarınızla paylaştıkça hafiflersiniz. Bir çeşit korunma belki. Kendiliğinden, doğal olarak keşfedilmiş...
Yakınlarınızın kaybı sizi bir yerlerinizden vurur. Yaşına bile bakmaz. 95 yılı ardında bırakmış ananız da olsa.
Dersiniz ki örneğin,
“Neyse çok çekmedi...”
“Neyse elden ayaktan düşmedi, hiç sevmezdi öyle yaşamayı...”
Elbette, “kadere” “alın yazısına” bağlanması da benzer bir arayış.