Yeni nesil bilmem ne…, modern, çağdaş bilmem ne… deyince şöyle bir tüylerim diken oluyor… “Yeni nesil Olimpiyatların” artçı örnekleri ve sarsıntıları hâlâ devam ediyor. Atlantik bütün o kokuşmuşluğu ve çürümüşlüğüyle her değerin üzerine çöküyor. Kirletiyor.
Şimdi bir de başımıza “yeni nesil meyhaneler” çıktı.
İçene içmeyene karışmayız.
Ama ikisinin de, içenin de içmeyenin de bir adabı vardı. Birileri oturmuş, rakı içerken “100 yapılmazı” derlemiş. Bana kalırsa bunlar aslında ister rakı ister şerbet ne içerseniz için, ne yerseniz yiyin… yapılmayacaklar, onun için bilginize sunuyorum.
Mekânların da, sahiplerinin de bir adabı vardı… Herkes birbirini tanır, yılların dostluğuna dertdaşlığına dayalı saygılı-sevgili bir ilişki olur, menü kullanılmazdı. Çünkü herkesin neyi sevdiği bilinirdi. Aman çok içsin de en sonunda ne hesap ödediğini bile bilmesin, paralarını çekip alayım anlayışı desen en ağır küfürden sayılırdı herhalde… müşteri velî nimetti, aslında dosttu, arkadaştı, nerede frene basacağı bile bilinir hafiften usulünce uyarılır, çok dertliyse hadi bu seferlik af ola gibilerinden gelişe gidişe bile yardımcı olunurdu. Otursanız 100 kural da mekân için çıkarabilirsiniz mutlaka…