Son üç dört haftadır epeyce yer dolaştık. Antalya, Alanya, Isparta, Denizli, Burdur, Muğla, Balıkesir, İzmir... bazılarının ilçelerini ve köylerini saymadım... Seçkin işadamlarından köylülerine, turizmcilere, gençlerinden sanatçılarına, bürokratlara, FETÖ mağdurlarından hızlı Cumhuriyetçilere, bir bardakta Türkiye'yi kurtarmaya çalışanlara, ayağını sağlam basan, gerçek adalet peşinde koşanlara ... neredeyse her renkten, her siyasi partiden vatandaşlarımızla birlikte uzun zaman geçirdik. Dinledik. Dinlettik...
Hangi birini anlatayım.
Ulusal Kanal'da yeni yayın döneminde Elinin Hamuru programlarına başlayacağız.
O zaman çağırırım kendileri anlatırlar.
GİTSİN DE NE OLURSA OLSUN YOBAZLIĞI
Son akşamlardan biriydi. Bir dostumuz dedi ki:
-Yobazlık çok arttı!
Sahil şeridinde “yozluk” çok arttı dese, anlayacağım da... Yobazlık??
Üstelik, büyük kentlerde cemaatlerin bürokratik baskısı azalmaya, çıkar muslukları kapanmaya, ekranda “türbanlı ablaların” “takkeli abilerin” tutuklanma görüntüleri yayımlanmaya başladığından bu yana; ama esas Türkiye'nin birliği ve bütünlüğü, bağımsızlığı için mecbur Cumhuriyet ve Atatürk gündeme geldiği için o alanlardan gözle görülür bir çekilme var.
Yobazlık ne?
Tanımı değişmiş.
Dostumuzun söylediği başka bir şey.
Bizim kullanmaya alışık olduğumuz gibi değil.