Melike Hanım: “Namazı huşû içinde kılabilmemiz için ne yapmamız gerekiyor? İsteksiz kıldığım namazların durumu ve hükmü nedir?”
NAMAZ FITRAT BORCUMUZDUR
Namazda tek bir noktayı düşünmeliyiz: Namaz bizim fıtrat ve yaratılış borcumuzdur. Biz hiçbir şekilde huşûu yakalayamasak da, ne kadar isteksiz olursak olalım, Allah’ın huzurunda en faziletli, en sevimli, en makbul duruşumuz namaz ile mümkündür. Huşûumuzu bozan oklar kalbimizden değil, şeytandan gelmektedir. Şeytanın bizimle olan meşguliyeti namazın faziletini arttırıyor. Bundan emin olmalıyız.
Bedîüzzaman, 21. Söz’de nefsin tembellik döşeğinde ve gaflet uykusunda şeytandan gelen bir takım vesveselere kulak verebileceğini kaydeder ve nefsin bu desisesine karşı önemli ikazlarda bulunur.
Nefsimize ve şeytana karşı zafer elde etmek için bu ikazları sık sık hatırlamamızda yarar var:
Meselâ, nefsimize diyebiliriz ki: Ey nefsim! Acaba ömrün ebedî midir? Gelecek seneye, hattâ yarına kalmaya senedin var mıdır? Sana usançlık veren şey, dünyada sonsuz seneler kalacağını zannetmendir. Oysa vâkıa tam tersidir; senin hem ömrün azdır, hem faydasız uçup gitmektedir. Geçip giden her bir fânî günün yirmi dörtten birisini hakîkî bir ebedî hayatın saadetini temin edecek güzel, hoş, rahat ve rahmet bir hizmete sarf etmek ise, usanmak şöyle dursun, bilâkis sana ciddî bir şevk ve hoş bir zevk verir.
HER GÜN EKMEK YEMEKTEN USANIYOR MUYUZ?
Diğer yandan; her gün her gün ekmek yesen, su içsen ve havayı teneffüs etsen, ekmekten, sudan ve havadan usandığını söyleyebilir misin? Çünkü her an ihtiyaç tekrarlandığından; usanç değil, lezzet alıyorsun!
Kalp, ruh ve vicdan, cisim hânesinde nefsin arkadaşlarıdırlar. Nefis her ne kadar usandığını ve isteksiz olduğunu söylese de; kalbin, rûhun ve vicdanın gıdâsı, huzûru ve hayat kaynağı namazdır. Öyleyse nefis bu usanmışlığı sîneye çekmeli, arkadaşlarının namaz gıdâsını almasına hiç olmazsa göz yummalı, huşû duymuyorsa da buna katlanmalıdır.